
Photo by rawpixel.com on Pexels.com

Photo by Daria Shevtsova on Pexels.com
Sevgili anneler,
Geçtiğimiz günlerde, 3 çocuk annesi Katie Hopkins’in çalışmayan annelere saldıran bir tweet’i ile ilgili bir haber okudum. Tweet su: “İş hayatında kadın düşmanlığı var demek, iş hayatı benim için çok zor demenin daha kısa bir yoludur.”
Bu tweet bana şunları düşündürdü:
Her zaman, kadının toplumu yaratmaktaki ve geliştirmekteki gücüne inandım. Kadın, çalışma hayatında daima ve güçlü olarak var olmalıydı.
Ben de bundan 7 ay öncesine kadar çok yoğun hatta bazen aşırı çalışan bir anneydim. 7 ay önce ailem ile birlikte İstanbul’dan Londra’ya göç ettik. İlk aylar, yalnızca evde ve oğlumla olmak, harika olmak ile birlikte çok da zordu. Hatta bir gün hüngür hüngür ağladım. (o günü ayrıca yazmıştım, buradan okuyabilirsiniz). Bu geçiş döneminde duygusal olarak biraz daha iyi bir duruma gelince, kadının iş hayatındaki ve evdeki rolü ile ilgili fikirlerim de duygularımla birlikte gelişti. Sonuçta vardığım kavram “denge” oldu.
Biz kadınlar, koşullara çok hızlı uyum sağlıyoruz, çok yönlü düşünüyoruz, gelişime ve değişime çok daha fazla açığız. Bu yüzden kadını, hayatın merkezinde görüyorum.
Hayatı iş hayatı ve ev hayatı olarak ayırmayı da doğru bulmuyorum. Kadın hangi koşullarda daha “dengeli” hissediyorsa (şöyle de diyebilirim nasıl içine siniyorsa, gücü yetiyorsa ve mutlu oluyorsa) orada olmalı.
Kadının toplumu yaratan, şekillendiren ana unsur olduğu tartışılmaz. (babaların rolünü ve dış faktörleri hiçe saymıyorum :)) Çocuklarımız, bizim onları sevdiğimiz kadar, saydığımız, onlara değer verdiğimiz, ilgi gösterdiğimiz, güven verdiğimiz kadar olgun ve mutlu “bireyler” olarak topluma katılıyorlar.
Merak ettiğim şu, siz kendinizi, ne zaman ve nerede “dengeli” ve “mutlu” hissediyorsunuz?
Annelerin bu konuda neler düşündüğünü ve ne hissettiğini merak etmiştim ve bu yazıyı facebook’daki bir anne grubuna yazmıştım. Yazının altına onlarca yorum yapıldı. Bana bu yazıyı yazdıran tweet’i referans göstermemin uygun olamadığını söyleyen, çalışan kadınların çocuklarına acıdığını söyleyen, çocuğu doğduktan sonra çalışma hayatını bırakan anneleri eleştiren, tam tersi iş hayatını çocuğu için bıraktığı için gurur duyan onlarca yorum vardı. Bu yorumları önce biraz şaşkınlıkla sonra biraz merak ile takip ettim.
Bu mesajların birçoğunun arka notalarında bolca öfke, hayal kırıklığı, yarım kalmışlık, kıskançlık hissettim.
Şimdi merak ettiğim konu şu: nedir birbirimizi acımasızca eleştirmemize sebep olan duygu?
Sevgiler,
annebebekdostu