anne bebek dostu

Yurtdışına taşınmak mı zor? Yurtdışında tutunmak mı zor?

Aklına, gönlüne göç etmeyi düşürmüş her maceraperestin hikayesinin bir yerlerinde cevabını mutlaka bulduğu iki sorudur; Yurtdışına taşınmak mı zor? Yurtdışında tutunmak mı zor? Cevapların sizi ne zaman bulacağı, sizin hikayenizi nasıl yaşadığınızda saklıdır.

“Göç”, kendi küçük, etkisi büyük bir kelimedir. Her köşesini anılarımızla doldurduğumuz evimizi, bizi en çok güldüren arkadaşlarımızı, en kıymetlimiz ailemizi, işimizi, en sevdiğimiz yemeği, hep gittiğimiz cafeyi, hergün gördüğümüz simitçiyi, arkamızda bırakır gideriz. Yeni arkadaşlar, yeni bir cafe, yeni bir ev elbet bulunur. Ama hepsi yenidir işte. Yeni, emek ister. Yeni, çaba ister. Yeni alışmak ister.

Göç etme kararı, bazılarımız için seneler sürer, bazılarımız içinse ani bir karar gibi görünür. Gitmek, güvenli, sakin suları bırakıp bilmediğimiz denizlere açılmak gibidir. Olduğumuz yerde su bulanık bile olsa, ne kadar az görebildiğimizi biliriz, fırtınalıysa, fırtınanın içinde ne kadar zarar göreceğimizi biliriz. Bildiğimiz yer, güzel olmasa da güvenlidir. Ve güvenli yerden, bilinmeze gitmek cesaret, sorumluluk almak ve güçlü bir motivasyon ister.

Harekete geçtiğimizde ise heyecan ve merakla karışık endişe gelir bir perde olur gözlerimize.

Bilmediğimiz yeri, bilindik yapmak üzere, bizi neler bekliyor öğrenmek için, benzer yollardan geçmiş insanlara ulaşırız. Nereye yerleşmeli? Nasıl yapmalı? Olur mu? Yapabilir miyim? Okuruz, izleriz, sorarız, araştırırız. Bilinmez diyarlardaki sis azaldıkça, heyecanımız artar.

Yeni evimize, yeni arkadaşlara, yeni yemeklere, yeni bir dile, yeni bir kültüre alışmak, çokça enerjimizi alır, bilinmez azaldıkça merak ve endişe azalır. Yeni bir hayatı, yoktan var etmek demektir göç. Yeni ülkenizde bir iziniz yoktur, ne bir geçmiş adres, ne bir okul kaydı, ne iş tecrübesi, ne de bir telefonunuzla size koşacak dostlar, hepsini yeniden, yoktan var edersiniz. Yoktan var etmelisiniz.

Yurt dışını bir denemiş olayım, aklımda kalmasın diye yola çıkanlar, 100m koşucusu gibidir. Hızlı başlar, hızlı bitirirler. Nasılsa eski düzenim beni bekliyor diyenler, yalnızca bedenleriyle göçenlerdir. Gittiği yerde tutunmak isteyenler, maraton koşucusu olmalıdır. Bedenleri ile birlikte zihinlerini de yanlarında getirmelidirler. Kararlı ve dirayetli olmalılardır. “Bu iş olur mu acaba?” yerine “Bu iş nasıl olur?” diyenler gittikleri yere bir hayat götürürler. Beden, zihin ve kalpleri ile gidenler, iki vatana sahip olurlar. Ana vatanlarını, her daim severken ve özlerken, yeni vatanlarına döndüklerinde eve dönmüş hissederler.

Biz tutunmaya çalışırken nerelerde zorlandık, zorlanıyoruz, “Ingiltere’deki hayat tozpembe mi?” YOUTUBE KANALIMIZ OPTIMUM ‘daki videomuzu burayı tıklayarak izleyebilirsiniz.

anne bebek dostu, kitaplık

DERLE, TOPLA, RAHATLA

KONMARİ İLE DERLE, TOPLA, RAHATLA

“insanların düşünme şeklini  değiştirmeden alışkanlıklarını değiştirmeleri imkansızdır.”

Konmari, uzun yıllarını, odasını, evini toplamaya, eşyalarını derlemeye ve sadeleşmeye adamış Marie Kondo’nun geliştirdiği bir derleme, toplama ve sadeleşme yöntemi.

Marie Kondo’nun “hayatı sadeleştirmek için DERLE, TOPLA, RAHATLA” adlı bir de kitabı var. Kitap şöyle başlıyor “Bu kitapta, yaşadığınız yeri, hayatınızı sonsuza dek değiştirecek şekilde nasıl düzene sokacağınızı anlattım” Bu iddialı söylemin arkasındaki felsefe dikkatimi çekti.

Atma ve toplama işlemine başlamadan önce hedef koymak gerekir. Sizi ev toplama konusunda en derinde motive eden şey nedir? Bu soruya verdiğiniz cevaplara en derine inene kadar “neden?” diye sorun. Yanıtı bulduğunuzda, bir sonraki adıma geçebilirsiniz.. Hayalini kurduğunuz yaşam tarzını seçmenize neden olan etkenleri keşfederken, basit ama etkili bir şeyi farkedeceksiniz. Eşyaları tutmanızın ve elden çıkarmanızın temeli mutlu olmanıza dayanmaktadır.

Benim için sadeleşmek, fazla eşyaları hayatımdan çıkarırken, o eşyaların içine işlemiş anılardan, hizmet süresini tamamlamış olanlarla ve o anıların ayrılmaz bir parçası olan ve anıyı her çağırdığımızda birlikte gelen duygularla vedalaşmak demek. O duyguların farkına varmak, bana bugüne kadar eşlik ettikleri için onlara teşekkür edip, artık bana hizmet etmediklerini dürüstçe yüzlerine söyleyerek sessizce elveda diyerek değişime yer açmak demek.

Hayatımdaki ilişkileri de sadeleştiririm bazen. Sessizce yaparım bunu. O insana hayatıma getirdikleri için minnettar olduğumu söylerim; getirdiklerinden güzel olanları olduğu gibi, canımı acıtanlardan öğrendiklerimi yoluma katarım. Affederim o insanı ve sessizce veda ederim ona.

Konmari’de de sadeleşme, törensel bir şekilde ele alınıyor. Her bir eşyanıza tek tek teşekkür ediyorsunuz ve yolunuza artık birlikte devam etmek istemediklerinizle sonsuza kadar vedalaşıp özgürleşiyorsunuz.

Kitabın anlatımı oldukça yalın ve akıcı olmakla birlikte sayfalarca süren tekrarları gereksiz buldum. Yine de okurken sıkılmıyorsunuz ve hızla ilerliyorsunuz.

Ben kitabı okumaya vakit bulamam/ayıramam diyorsanız yöntemi kısaca ve kendimce özetleyeyim:

  1. Kategoriye göre sınıflandırın, bulunduğu yere göre değil; eşyalarınızı giysiler, kitaplar, kağıtlar olarak kategorilere ayırarak ele alın. Kategori önceliklendirme şu şekilde olmalı : giysiler (ayakkabı ve çanta bu kategoriye dahil), kitaplar, kağıtlar/evraklar, muhtelif eşyalar ve son olarak fotoğraflar gibi duygusal bağ kurduklarınız.
  2. Tek seferde hakkını vererek toplayın. Doğru metodu kullanıp tüm dikkatinizi dağınıklıktan bir an evvel tamamen kurtulmak üzerinde yoğunlaştırırsanız, yaşadığınız yeri düzenli tutma yönündeki çabalarınız anında sonuç verecektir.
  3. Ev toplamayı özel bir etkinlik haline getirin; hergün yapmayın. (En sevdiğim bu oldu)
  4. Mükemmelliği hedefleyin. Toplamak konusunda isteksiz davranırsanız, evinize hiçbir zaman tam anlamıyla çekidüzen veremezsiniz. Önemli olan 2 şeye karar vermek; birşeyi atıp atmamaya ve onu nereye koyacağınıza. Karar vermek kısmının altını çizmek istiyorum.
  5. Atın. Bu kısım çok eğlenceli ve biraz da duygusal. Bir kategoriye ait eşyalarınızın tümünü çıkarıp kocaman bir yığın yapıyorsunuz.  Sonra her bir parçayı tek tek elinize alarak kendinize şu soruyu soruyorsunuz “bana haz/mutluluk veriyor mu?” cevap EVETse  kalacaklar’a katılıyor. Hayırsa hemen atılacaklar’a gönderiyorsunuz.
  6. Kalmasına karar verdiğiniz eşyalarınızı mümkün olduğunca katlayarak dolap ve çekmecelerinize yerleştiriyorsunuz. Katlama yöntemini buradan izleyebilirsiniz
  7. Vee evinizi, işyerinizi yalnızca sevdiğiniz şeylerle donatıyorsunuz.

Mutluluklar…

anne bebek dostu, çalışan annenin el kitabı, sağlık

Anne yapımı deodorant

Anne yapımı dondurmalar, yemekler ve deterjanlardan sonra yeni bir anne yapımı ürün öğrendim. Bu sefer konumuz kişisel bakım. Başlığa deodorant dedim ama bu aslında koltukaltı koku giderici kişisel bakım kremi, biraz kısaltma yaptım başlık için 🙂

Bu tarifi, birkaç ay önce bir arkadaşım göndermişti. Ancak bir kaç hafta önce fırsat bulup yapabildim. Bir minik kavanoz eşim için ve bir minik kavanoz kendim için hazırladım. İkimiz de bu ev yapımı ürünün performansından memnun kaldık. Yalnızca bir bezelye tanesi kadar kullanmak yeterli oluyor.

İçinde yalnızca 3 farklı malzeme var ve hepsi de çok kolay temin edilenlerden. Hiçbir katkı malzemesi ve koruyucu içermediği için ergen gençler bile kullanabilir. Şöyle bir not düşeyim, içindeki karbonat hassas ciltlerde kullanılmadan önce ciltte bir küçük test yapılması tavsiye ediliyor. Biz ailece oldukça açık tenli ve hassas cilde sahip olmamıza rağmen ikimizde de alerjik bir durum olmadı.

IMG-8669.JPG

Bu mis kokulu, ev yapımı kişisel bakım ürününün tarifi şöyle;

2 çorba kaşığı Hindistan cevizi yağı

1 silme çorba kaşığı karbonat

Birkaç damla limon yağı

Hepsini mum kıvamına gelene karıştırıp küçük bir kavanoza koyuyoruz. Her seferinde 1 bezelye tanesi büyüklüğünde elle sürüyoruz..

Mis kokulu bir yaz sizin olsun…

Sevgiler..

anne bebek dostu, çocuk gelişimi, sağlık

Çocuk diş bakımı

afro-beautiful-child-1068205-2

Diş bakımı, çok küçük yaslarda başlarsa etkili bir alışkanlığa dönüşüyor. Diş hekimi ziyaretleri de takip açısından önemli.

Sorun şu ki; çocuğu dişçiye gitmeye nasıl ikna edeceğiz? Bir sihirli değneği yok tabiki biraz ön çalışma gerekiyor.

Bizim evdeki arkadaşa dişçi nedir? neden gitmemiz gerekiyor? ara ara anlattık.  Muayene sırasında biraz gerildi, ilk defa dişçi koltuğu ile tanıştığından benim kucağımda oturdu.

Aşağıdaki yöntemler de yardımcı oldu;

👶🏻ne kadar erken dişçi ile tanışırsa o kadar iyi. 1 yaşında başlanabiliyor.

🗣çok fazla detaya girmeden dişçi ziyaretinden çocuğunuza bahsedin.

👩‍⚕️biraz ağlama ve sızlanmaya hazırlıklı olun, sonuçta çocuğunuzun ağzı bir yabancı tarafından kontrol ediliyor, birazcık rahatsız olması normal.

🙈dişçiden sonra sana seker vereceğim gibi kafa karıştırıcı vaatlerden kaçının. Hem zaten vaat / ödül uzun vadede çocuğun kendine güvenini etkilediği gibi hayat boyu ödül (zam, aferin, terfi) olmadan yaptığı isten keyif alamaz hale gelir.

♥ Çocuğunuza diş kontrollerinin bir seçim değil gereklilik olduğunu ve ağız sağlığının önemini anlatın.


Kolay gelsin. Bu yöntemler işe yaramazsa beni arayın 😉 birlikte başka çözümler üretelim.

anne bebek dostu, çocuk gelişimi, kitaplık

Çocukların duygularını ifade etmesini destekleyen kitaplar

İLETişim, kendini ifade ile başlıyor. Kendimizi ifade etmenin yolu ise duygularımızı anlama, tanımlama ve dürüstçe ifade etmekten geçiyor.

Duygularımızı kontrol etmeye çalışmak veya bastırmak yerine, duygularımızın farkına varmak, onları anlayarak yönetmek, bir günde edinebileceğimiz meziyetler değil. Çocukluğumuzdan itibaren,  başrolde mizacımız ve ailemiz olmak üzere her bir faktör bugün kendimizi nasıl ifade ettiğimiz üzerinde etkili.

Çocukların duygularını tanımalarını ve anlamalarını destekleyen bir çok çocuk kitabı  var. Sevdiğim kitaplardan bazılarını paylaşmak isterim. 3 yaşındaki kitap canavarım ve ben bu kitapları ara sıra okuyoruz. Özellikle yeni bir etkinliğe ilk kez katılacaksa, öfkeli günler yaşıyorsa…

Sizin kitap önerilerinizi de yorumlara yazarsanız yeni kitaplarla tanışmayı çok isteriz.

keyifli okumalar..

IMG_5807

Utangaç Yayın Evi: 1001 Çiçek Kitaplar yazarı: Isabel Thomas

IMG_5808

Duyguları ile arkadaş olan Çocuk Yayın Evi: Okuyan Koala yazarı: Dr. Lauren Rubenstein

IMG_5806

Everybody feels Sad Yayın Evi: OED Publishing yazarı: Moira Butterfield
Holly Sterling

IMG_5809

İnci Bazen Öfkeli Olabilir Yayın Evi: Türkiye İş Bankası yazarı: Anna Wagenhoff
Sigrid Leberer

IMG_5811

Korktum, Kızdım, Mutlu oldum Yayın Evi: Ravensburger yazarı: Doris Rübel
anne bebek dostu

Kitap okuma alışkanlığı

Günde yalnızca 10 dakika çocuğumuzla birlikte okumak;

  • çocuğumuzun sosyal ve duygusal becerilerini geliştirmesini destekler,
  • çocuğumuzla aramızdaki bağı kuvvetlendirir.
  • çocuklarımızın kendine güvenen, mutlu, öğrenen bireyler olarak gelişmelerine yardım eder.

diyor uzmanlar.

Okumayı sevmek, kitaba dokunarak, resimlerine bakarak, dinleyerek, kitap okuyanları izleyerek ve hatta çok erken yaşlarda kitapları kemirerek başlıyor.

Bizim evde kitaplar, dergiler, 100cm altındaki aile bireyleri dahil herkesin erişebileceği yerlerde ve yükseklikte bulunuyor. Kendi okuduğum kitapları özellikle ortalıkta bırakıyorum, evden çıkarken çantama bir kitap koyuyorum; oğlum da ortak çantamıza oyuncaklarının yanına kitap da ekliyor artık. Biliyorum ki çocuklara bir şey öğretmenin en kolay yolu onu kendimizin yapması, çocuklar “söyle”diklerimizden çok “yap”tıklarımızı yaparlar.

Londra’da kütüphaneler yaygın, hem yetişkinler için hem de çocuklar için birçok seçenek var. Bizim evimize yakın kütüphaneye en az haftada bir kez uğruyoruz. Hatta kötü havalarda kütüphane dışarıda vakit geçirmek için güzel bir seçenek oluyor. Hem orada okuyoruz hem de ödünç alıyoruz.

Akşam uyumadan önce mutlaka 2 veya 3 kitap okuyoruz. bir tane ben seçiyorum bir veya 2 tane de oğlum seçiyor.

Ne kadar kitap okursak kelime haznesi ve sözcükleri yerli yerinde kullanımı o kadar gelişiyor, zenginleşiyor.

Peki Okuma saatlerini nasıl daha da keyifli hale getirebiliriz? kendim için yaptığım minik bir araştırmayı da buraya bırakayım:

  • hayvan sesleri çıkararak karakterleri canlandırabilir ve birlikte gülebilirsiniz.
  • okumak, sarılmak* için de  kardeşlerin bir arada olmaları için de çok iyi bir fırsattır.
  • sorular sorun “bu resimde ne görüyorsun?”, ” sence bu karakter nasıl hissetmiştir?”
  • çocuğunuzun resimlere bakarak size hikayeyi anlatmasını isteyin, resimler hakkında konuşun.
  • tv, telefon ve tabletten uzak sakin bir köşe seçin.
  • jest ve mimikler konusunda rahatsanız onları özgür bırakın, komik olun, birlikte kıkırdayın.
  • kitapçıya gidin, birlikte kitaplara bakın, birlikte kitap seçin.
  • yakınlarınızda bir kütüphane varsa orada okuyun, kitap ödünç alın.
  • kütüphane yoksa arkadaşlarınızla kitap değiş tokuşu yapabilirsiniz. (ayrıca ödünç almak ve vermek  2-3 yaşlarında hiç bir şeyini paylaşmak istemeyen çocukları paylaşmaya teşvik ediyor)

Keyifli okumalar…

*sarılmak, en sevdiğim aktivite aynı zamanda bir terapi yöntemidir.

anne bebek dostu, çalışan annenin el kitabı

Tam zamanlı anneler çalışma hayatını zor mu buluyor?

Sevgili anneler,
Geçtiğimiz günlerde, 3 çocuk annesi Katie Hopkins’in çalışmayan annelere saldıran bir tweet’i ile ilgili bir haber okudum. Tweet su:  “İş hayatında kadın düşmanlığı var demek, iş hayatı benim için çok zor demenin daha kısa bir yoludur.”
Bu tweet bana şunları düşündürdü:
Her zaman, kadının toplumu yaratmaktaki ve geliştirmekteki gücüne inandım. Kadın, çalışma hayatında daima ve güçlü olarak var olmalıydı.
Ben de bundan 7 ay öncesine kadar çok yoğun hatta bazen aşırı çalışan bir anneydim. 7 ay önce ailem ile birlikte İstanbul’dan Londra’ya göç ettik. İlk aylar, yalnızca evde ve oğlumla olmak, harika olmak ile birlikte çok da zordu. Hatta bir gün hüngür hüngür ağladım. (o günü ayrıca yazmıştım, buradan okuyabilirsiniz). Bu geçiş döneminde duygusal olarak biraz daha iyi bir duruma gelince, kadının iş hayatındaki ve evdeki rolü ile ilgili fikirlerim de duygularımla birlikte gelişti. Sonuçta vardığım kavram “denge” oldu.
Biz kadınlar, koşullara çok hızlı uyum sağlıyoruz, çok yönlü düşünüyoruz, gelişime ve değişime çok daha fazla açığız. Bu yüzden kadını, hayatın merkezinde görüyorum.
Hayatı iş hayatı ve ev hayatı olarak ayırmayı da doğru bulmuyorum. Kadın hangi koşullarda daha “dengeli” hissediyorsa (şöyle de diyebilirim nasıl içine siniyorsa, gücü yetiyorsa ve mutlu oluyorsa) orada olmalı.
Kadının toplumu yaratan, şekillendiren ana unsur olduğu tartışılmaz. (babaların rolünü ve dış faktörleri hiçe saymıyorum :)) Çocuklarımız, bizim onları sevdiğimiz kadar, saydığımız, onlara değer verdiğimiz, ilgi gösterdiğimiz, güven verdiğimiz kadar olgun ve mutlu “bireyler” olarak topluma katılıyorlar.
Merak ettiğim şu, siz kendinizi, ne zaman ve nerede “dengeli” ve “mutlu” hissediyorsunuz?
Annelerin bu konuda neler düşündüğünü ve ne hissettiğini merak etmiştim ve bu yazıyı facebook’daki bir anne grubuna yazmıştım. Yazının altına onlarca yorum yapıldı. Bana bu yazıyı yazdıran tweet’i referans göstermemin uygun olamadığını söyleyen, çalışan kadınların çocuklarına acıdığını söyleyen, çocuğu doğduktan sonra çalışma hayatını bırakan anneleri eleştiren, tam tersi iş hayatını çocuğu için bıraktığı için gurur duyan onlarca yorum vardı. Bu yorumları önce biraz şaşkınlıkla sonra biraz merak ile takip ettim.
Bu mesajların birçoğunun arka notalarında bolca öfke, hayal kırıklığı, yarım kalmışlık, kıskançlık hissettim.
Şimdi merak ettiğim konu şu: nedir birbirimizi acımasızca eleştirmemize sebep olan duygu?
Sevgiler,
annebebekdostu
anne bebek dostu, çalışan annenin yemek kitabı

Mutfakta Kısa Yollar..

Evde zamanı az olan çalışan bir ebeveyn misiniz? Sağlıklı yemeyi seviyorsunuz ama mutfakta saatler geçirmek hoşunuza gitmiyor mu? Mutfakla aranız iyi değil ama dışarıda yemekten de sıkıldınız mı?

İşte size mutfakta kısacık zamanda hem sağlıklı, hem kolay hem de leziz yemekler yapmanız için 7 pratik öneri.

Öneri mi dedim ön hazırlık demek istedim. 🙂

1-Dondurulmuş doğranmış soğan & sebze

Her yemeğin olmazsa olmazı soğan, yemek hazırlığında en çok vaktimizi alan işlerden biridir. Ben haftalık hatta bazen 10 günlük soğan ihtiyacım için bir gün belirliyorum. Soğanları rondodan geçirip birer porsiyonluk paketleyip buzluğa koyuyorum. Burada püf noktası soğanları rondoda çok suyu çıkmayacak şekilde kıymak ve paketleri (çabuk çözünmeleri için) biraz yassılaştırmak.

Sebzeleri de yıkayıp, kesilmiş ve porsiyonlanmış dondururabilirsiniz veya marketten dondurulmuş ayıklanmış sebzelerden temin edebilirsiniz.

2.  Dondurulmuş haşlanmış baklagiller

Nohut, kuru fasulye, mercimek, hatta buğday toplu bir haşlama, ardından bir porsiyonlama ve dondurma operasyonu ile acil durum dostu. İsterseniz ızgara et’in yanına salata yapın, isterseniz daha önce dondurduğunuz soğanlarla buluşturup harika bir Türk yemeğine imza atın.

3. Düdüklü tencere

Bir düdüklü tencereniz yoksa mutlaka bir tane edinin derim. İster yemek pişirin, ister baklagillerinizi haşlayın, isterseniz buharda pişirin, buhar basıncının gücü, gücünüze güç, zamanınıza zaman katar.

4. Tarhana, Erişte

Tarhana ve erişte ile harikalar yaratmak için içinizdeki sanatçıyı serbest bırakın. Kıymalı veya peynirli fırında erişte, hatta erişteli tarhana çorbası 🙂 kombinasyonlar hayal gücünüzle sınırlı. Tarhananın içine her seferinde farklı baharatlar koyarım, bazen şehriyelisini yaparım. Bu hazır gıda emperyalizmine dayanan kahraman ikilidir, geçmişin bilgi ve tecrübesini geleceğe taşırlar. Benim gibi yapmayı bilmeseniz de mutlaka evde bulundurun derim.

5. Dondurulmuş kavrulmuş kıyma/et

Soğanı hazırladık, sebzeyi hazırladık. Dondurucu da bekliyorlar. Bir de etimizi, kıymamızı kavurup dondurursak bu iş bitmiştir.

6. Tabii ki konserve

Yazın tazeliğini kış’a taşımanın en pratik en sağlıklı yolu konserve. İstediğiniz sebzeleri, ister sade olarak isterseniz farklı ikililerle konserve yapabilirsiniz. (Tamam yapamıyorsanız yaptırsanız da olur :))

7. ve günü kurtaran dondurulmuş hamur işleri

Türk mutfağının olmazsa olmazları hamur işleri. Sarılmış, kızartılmaya hazır sigara böreği, mantı buzluğun olmazsa olmazları. Ben bazen poğaçaları da bolca yapıp ikişer üçer paketleyip derin dondurucuya koyuyorum. Oğlumla, evden çıkarken çantama bir paket atıyorum, nerede, ne zaman acıkacağımız belli olmaz.

Bunlar benim en sık kullandığım mutfaktaki kısa yollarım. Bunlardan başka eminim sizlerin de uyguladığı pratik onlarca yöntem daha vardır. Siz de bu yazının altında paylaşmak isterseniz, beraberce listeyi genişletebiliriz.

NOT: 15-20 dakikada yemek pişirebilmek için öncesinde tabii biraz emek pardon ön hazırlık gerekiyor..

anne bebek dostu, çalışan annenin yemek kitabı

Günü Kurtaran Kahraman Mercimek Salatası

Çalışan annelere günü kurtaran, hem sağlıklı hem pratik hem de nefis bir salata. Hazırlama süresi 10 dakika.

Baklagilleri haşlayıp, belli porsiyonlara bölerek buzdolabında derin dondurucuda saklıyorum. Zamanım olmadığında ya da o gün hiç de yemek yapacak enerjide değilsem, haşlanmış baklagilleri buzluktan çıkarıp nefis bir salata yapıyorum. Yanına isterseniz ızgara somon, kırmızı et veya tavuk ile harika besleyici ve pratik bir akşam yemeği yaratmak mümkün.

Dün akşam menümüzde mercimek salatası vardı. Mercimeği de dün haşladım. 15-20 dakikada haşlanıyor. Biraz diri kalınca salatada daha güzel oluyor.

Malzemeler:

1 su bardağı kadar haşlanmış mercimek

1 adet orta boy domates (1cm kadar küp şeklinde doğranmış)

2 adet salatalık (1cm kadar küp şeklinde doğranmış)

Bir tutam maydanoz (ince kıyılmış)

1/2 adet renkli biber (1cm kadar küp şeklinde doğranmış)

1/2 adet kırmızı soğan

1-2 adet taze soğan

sosu için

tuz

karabiber

balsamik sirke (sirke sevmiyorsanız limon veya nar ekşisi ile de deneyebilirsiniz)

zeytin yağı

Hazırlanışı:

Tüm malzemeleri bir kasede karıştırıyoruz. Sos malzemelerini de ayrı bir kasede karıştırıp birleştiriyoruz….

Afiyet olsun.

anne bebek dostu, annebebekdostu tatil

Bir göçmen annenin ilk tatili

Çok değil. Göçüp gideli 4 ay oldu. Yeni hayata uyum sürecinde en çok ihtiyacım olan şey “insan” oldu. Sevdiğim, bildiğim, tanıdığım, güvendiğim insanlar, bir telefonla kahve içeceğim dostlar… Özledim hepsini.

Is hayatıma başladığımdan beri ilk kez “3 hafta” tatil yapma fırsatı buldum. Taze bir göçmen olarak ilk tatilimiz için düştük memleket yollarına. Yanımıza az eşya, çokça özlem aldık.

Uçaktan iner inmez memleketin inlediğini, ağladığını duydum sandım. Bu hüzne o kadar alışmıştı ki memleketimin kulakları, benden başka kimse dinlemiyordu.. Sonra anladım ki kimse, hiç kimseyi dinlemiyordu. Dinlemek denilen şey, susmak ve konuşma sırasının gelmesini beklemek olmuştu.

Vakit nasıl geçti, 3 hafta nasıl bitti anlamadım. 3 gün orada, 5 gün burada, biraz aile, biraz dostlar bölüştük zamanı, bitiverdi.

3 haftanın sonunda büyük bir duygusal enkaz ile donuyorum evime; 3 boşanma, 1 kararsız gelecek, 1 göç daha, 2 ailenin kollarından çekiştirdiği bir çocuk, bir kaç empati yoksunu ilişki ve bir avuç mutsuz insan…

Her bir kalbi tek tek sarmalamak, kucaklamak istedim. Her bir yaranın içini bolca şefkat ile doldurup dikmek, kapatmak istedim. Her bir yalnızlığa hıçkırarak ağlamak istedim. Hiç birini yapmadım. Yapamadım.