anne bebek dostu, çalışan annenin el kitabı, sağlık

Anne yapımı deodorant

Anne yapımı dondurmalar, yemekler ve deterjanlardan sonra yeni bir anne yapımı ürün öğrendim. Bu sefer konumuz kişisel bakım. Başlığa deodorant dedim ama bu aslında koltukaltı koku giderici kişisel bakım kremi, biraz kısaltma yaptım başlık için 🙂

Bu tarifi, birkaç ay önce bir arkadaşım göndermişti. Ancak bir kaç hafta önce fırsat bulup yapabildim. Bir minik kavanoz eşim için ve bir minik kavanoz kendim için hazırladım. İkimiz de bu ev yapımı ürünün performansından memnun kaldık. Yalnızca bir bezelye tanesi kadar kullanmak yeterli oluyor.

İçinde yalnızca 3 farklı malzeme var ve hepsi de çok kolay temin edilenlerden. Hiçbir katkı malzemesi ve koruyucu içermediği için ergen gençler bile kullanabilir. Şöyle bir not düşeyim, içindeki karbonat hassas ciltlerde kullanılmadan önce ciltte bir küçük test yapılması tavsiye ediliyor. Biz ailece oldukça açık tenli ve hassas cilde sahip olmamıza rağmen ikimizde de alerjik bir durum olmadı.

IMG-8669.JPG

Bu mis kokulu, ev yapımı kişisel bakım ürününün tarifi şöyle;

2 çorba kaşığı Hindistan cevizi yağı

1 silme çorba kaşığı karbonat

Birkaç damla limon yağı

Hepsini mum kıvamına gelene karıştırıp küçük bir kavanoza koyuyoruz. Her seferinde 1 bezelye tanesi büyüklüğünde elle sürüyoruz..

Mis kokulu bir yaz sizin olsun…

Sevgiler..

anne bebek dostu, çocuk gelişimi, sağlık

Çocuk diş bakımı

afro-beautiful-child-1068205-2

Diş bakımı, çok küçük yaslarda başlarsa etkili bir alışkanlığa dönüşüyor. Diş hekimi ziyaretleri de takip açısından önemli.

Sorun şu ki; çocuğu dişçiye gitmeye nasıl ikna edeceğiz? Bir sihirli değneği yok tabiki biraz ön çalışma gerekiyor.

Bizim evdeki arkadaşa dişçi nedir? neden gitmemiz gerekiyor? ara ara anlattık.  Muayene sırasında biraz gerildi, ilk defa dişçi koltuğu ile tanıştığından benim kucağımda oturdu.

Aşağıdaki yöntemler de yardımcı oldu;

👶🏻ne kadar erken dişçi ile tanışırsa o kadar iyi. 1 yaşında başlanabiliyor.

🗣çok fazla detaya girmeden dişçi ziyaretinden çocuğunuza bahsedin.

👩‍⚕️biraz ağlama ve sızlanmaya hazırlıklı olun, sonuçta çocuğunuzun ağzı bir yabancı tarafından kontrol ediliyor, birazcık rahatsız olması normal.

🙈dişçiden sonra sana seker vereceğim gibi kafa karıştırıcı vaatlerden kaçının. Hem zaten vaat / ödül uzun vadede çocuğun kendine güvenini etkilediği gibi hayat boyu ödül (zam, aferin, terfi) olmadan yaptığı isten keyif alamaz hale gelir.

♥ Çocuğunuza diş kontrollerinin bir seçim değil gereklilik olduğunu ve ağız sağlığının önemini anlatın.


Kolay gelsin. Bu yöntemler işe yaramazsa beni arayın 😉 birlikte başka çözümler üretelim.

anne bebek dostu, çalışan annenin yemek kitabı, sağlık

anne yapımı çocuk dostu dondurma tarifi

Sıcaak, çok sıcak bir yaz (2018). Londra bile son yılların en sıcak günlerini geçiriyor. Haftalardır tek damla yağmur yağmıyordu.

Sizin evinizde de dondurma delisi bir (veya daha çok) çocuk varsa  ve siz de benim gibi şekerden kaçınan bir anneyseniz tam size göre bir tarifim var. Üstelik hem sağlıklı hem de çok kolay. Biz neredeyse her gün, dondurma yaparak mutfakta birlikte keyifli dakikalar geçiriyoruz.

IMG_3882

Malzemeler;

100-150 gr dondurulmuş meyve.

İstediğiniz meyveleri, kendiniz de dondurabilirsiniz ona da zamanınız yoksa dondurulmuş meyveleri süpermarketlerde bulmak mümkün. Meyveleri kendiniz donduracaksanız yaklaşık 1cm büyüklüğünde doğradığınız meyveleri topak olmayacak şekilde tek tek dondurmanız daha iyi olur. Böylece mutfak robotunun bıçaklarına zarar vermemiş olursunuz.

IMG_3883.JPG

2 çorba kaşığı yoğurt. (süzme olursa kıvamı daha iyi oluyor)

Hazırlanışı;

Dilediğimiz dondurulmuş meyveyi mutfak robotuna koyarak püre kıvamına gelinceye kadar parçalıyoruz, ardından yoğurdu ekleyip bir 30 saniye daha karıştırıyoruz.

Sonra servis kasesine alıp, afiyetle yiyoruz..

Not: Babalar için yoğurt ile birlikte bir miktar toz şeker veya pudra şekeri ilave edilebilir.

Benim tercihim kırmızı meyveler; çilek, yaban mersini, ahududu ve böğürtlen. Hem tadı hem kıvamı harika oluyor.

Bu tarifi yaz bitmeden mutlaka deneyin derim.

Afiyet olsun..

anne bebek dostu, sağlık

Ingiltere Sağlık Sistemi vs Türk Sağlık Sistemi (göçmen annenin günlüğü)

bright-cardiac-cardiology-433267.jpgHayatımızın yepyeni dönemi, Londra günlerimizin henüz çiçeği burnunda 5. haftasını yaşıyoruz. Yoğun, yorucu olduğu kadar heyecan dolu taşınma maceramızı kaleme alamadan sağlık sistemi ile giriş yapmak istedim.

Taşınma süreci hepimizi, en çok da 2 yaşındaki Meriç’i çok yordu. Yaklaşık 6-7 haftadır öksürüyor. Öksürmeye başladıktan bir süre sonra İstanbul’da özel bir hastaneye götürdük. Oğlumu muayene eden sevecen doktor ciğerlerinde bir şey olmadığını boğazından kültür alarak ihtiyaca göre antibiyotik verebileceğini söyledikten 3 dakika sonra elime içinde antibiyotik de olan kalabalık bir reçete tutuşturdu. Antibiyotiği aldım ancak vermedim, diğer öksürük şuruplarını da istemeyerek verdim. Küçücük bir çocuk için oldukça fazla değil miydi bu ilaçlar? Çevremdekiler beni kınayadursun ilaçları vermeyi reddettim. Öksürük devam etti. 1 hafta sonra Londra’ya geleceğimiz ve burada bir sağlık sistemine henüz kaydolmadığımız için tekrar -bu kez Edirne’de- özel bir hastaneye götürdük. Burada Meriç’i muayene eden doktor da ciğerlerinde bir şey olmadığını ve diğer ilaçları da bırakmamı söyledi. Öksürük ise şiddetle devam etti. Bense çocuğuma ilaç vermediğim için mutlu, öksürüğünü engelleyemediğim için de çaresiz hissettim. Günler ve haftalar geçti. Öksürük geçmedi.

İngiltere’ye gelmeden önce, herkes İngiltere’deki sağlık sistemini öyle kötüledi ki gelirken bir bavul da ilaç getirdik. Bu arada biz artık Londra’da yaşamaya başladık. Geldikten bir kaç hafta sonra GP* yani aile hekimi kaydı için başvurduk ve Meriç için bir randevu istedik. 10 gün sonraya randevu alabildik.

Geçmeyen, bitmeyen öksürük yetmezmiş gibi bir sabah yüksek ateş başladı. Ateş düşürücü şuruplarla, ılık duşla 40 dereceden 38.5 dereceye indirebiliyorduk. Saatler geçti durum değişmedi. GP’mizi aradık, durumu anlattık. Evde yapılabilecek herşeyi yapmışsınız diyerek en yakın hastaneye gitmemizi tavsiye etti. Akşam 20:30’da hastanedeydik.

Hızlıca bir kayıt işleminden sonra çocuk acil bölümüne yönlendirildik. İstanbul’daki lüks otel hizmeti sunan özel hastaneleri saymazsak, bu çocuk acil servisi bir özel hastane servisi gibiydi; çocuklar için oyuncaklar ve kitaplar, bekleyenler için su ve meyve suyu ikramı vb. Bekleme salonuna alındıktan 10 dakika sonra bir hemşire bizimle ilgilendi, ateşini, nabzını kontrol etti, bizi dinledi ve bir ateş düşürücü şurup vererek doktorun bizi 45 dakika içinde göreceğini söyledi. Beklerken ekranlardaki bir uyarı dikkat çekiciydi “Hastanemizin bu servisinde bir doktoru görmek için ortalama bekleme süresi 2-3 saattir” Neyse ki çok panik bir anne değilim sanırım bu uyarı biraz tedirgin etmekle birlikte sakince 45 dk-1 saat bekledik ve doktoru gördük. Haftalarca süren öksürük ve 15 saattir seyreden 40 derece ateş doktoru endişelendirmiş gibi görünmedi. Daha çok, biraz yüksek nabzı ile ilgilendi.

Toplamda 5 saat kadar hastanede kaldık. İdrar tahlili ve röntgen çekildi. Doktorlar aralıklarla bizimle ilgilendi, hemşireler ilgili ve güler yüzlüydü. Hastane tertemiz ve düzenliydi. Sonuç olarak bakteriyel bir enfeksiyon olmadığı tespit edildiği için antibiyotiksiz bir şekilde hastaneden ayrıldık. “6 saatte bir ibuprofen verin, ateş, vücudun viral enfeksiyonla başa çıkması için bir savunma mekanizmasıdır, geçmiş olsun” diyerek hastaneden uğurlandık.

Çok bekledik doğru, saatler sonunda geçmiş olsun diyerek zaten verdiğim ilaçlara devam etme tavsiyesi ile uğurlandık. Bunlar beni rahatsız etmedi, gerekli görülen tetkikler yapıldı, ilaçla ayrılmadığımız için de ayrıca memnunum. İstanbul’da ne zaman doktora gitmek zorunda kalsak, hiçbir tetkik yapılmadan antibiyotikli reçetelerle eve dönmek benim için oldukça stresli oluyordu. Uzun lafın kısası ben bu hastane deneyiminden memnuniyetle ayrıldım.

Hastaneden çıktığımızda gece 1 civarıydı. Taksi çağırdık, caddede taksiyi beklerken yağmur yağmaya başladı. Birden caddeye ara sokaktan lüks bir araba çıktı, bizi geçtikten sonra fark etti, ileride durdu, arabadan inen adam bizi evimize bırakmayı teklif etti. Taksi beklediğimizi söyleyerek teşekkür ettik. “Yağmur yağıyor ve çocuğunuz var, ben sizi evinize götürebilirim, üstelik ücretsiz” dedi. Tekrar teşekkür ederek taksimizin gelmek üzere olduğunu söyledik. Bu teklif bana insanlığa olan inancımı hatırlattı, çok duygulandım. Buradan tekrar o beyefendiye teşekkür etmek istedim….

GP tecrübemizi de ayrıca yazacağım…

Sevgiler, sağlıklı günler,

annebebekdostu

*İngiltere’de oturum hakkı olan her birey bir GP’den sağlık hizmeti alma hakkına ve hastanelerin acil servislerinden yararlanma hakkına sahiptir. Eğer süreli oturum hakkınız varsa, süresiz oturum alana kadar hastane hizmetlerine ücret ödemeniz gerekebilir. (NHS -National Health Centre–  web sitesinde bölgenizdeki tüm GP klinikleri görebilir, doktorlar ve klinikler hakkındaki değerlendirmeleri okuyabilir, yorumları inceleyebilir ve böylece hangi kliniği seçeceğinize karar verebilirsiniz.

anne bebek dostu, çalışan annenin el kitabı, sağlık

kurutulmuş mantar ve kurutulmuş domatesli firik bulgur pilavı

img_9426

İsmi de tadı da şiirsel bu yemeğin.Bulgurun isli kokusu, mantarın topraksı tadı ve domatesin aroması ile buluşunca ortaya bu şiir gibi besleyici olduğu kadar gözünüze de hitap eden yemek çıktı ortaya. Fazla söze gerek yok.

Malzemeler:

1 su bardağı firik bulguru (yıkanmış)

3 su bardağı su (sıcak) (bulgurunuzun cinsine göre azaltıp, arttırabilirsiniz)

6-7 adet kurutulmuş domates (ince kıyılmış)

8-10 adet kurutulmuş mantar (tazesi de olur, kestane mantarı şahane olur)

1 yemek kaşığı biber salçası

1 orta boy kurusoğan (ince kıyılmış- Brunoise)

2 diş sarımsak

1 yemek kaşığı tereyağ* ve 1 yemek kaşığı sıvı bitkisel yağ

Yapılışı:

Kızdırılmış yağ karışımında yüksek ateşte önce soğanları soteliyoruz (öldürüyoruz) sonrasında sarımsakları bütün olarak ekleyip 1 dakika daha soteliyoruz. Salçayı ekleyip kokusu çıkıncaya kadar karıştırıyoruz. Ardından bulgur, kurutulmuş mantar ve kurutulmuş domatesi ekleyerek birkaç dakika daha karıştırarak sotelemeye devam ediyoruz ve suyu ekleyerek kapağını kapatıyoruz. Suyunu çektikten sonra 10 dakika kadar dinlendirip servis ediyor ve  mis kokulu pilavımızı afiyetle yiyoruz.

*püf noktası: tereyağ içindeki süt proteinleri çabuk yandığı için önce bitkisel yağ kızdırılmalı daha sonra tereyağ eklenmeli ve eridikten sonra zaman kaybetmeden diğer malzemeler ilave edilmelidir.

çalışan annenin yemek kitabı, sağlık

şeker ilavesiz hurmalı yulaf bar

Çocuğunuz atıştırmalık birşeyler istediğinde aklınıza meyve ve yoğurttan başka sağlıklı seçenek gelmiyor mu? Evde birşeyler hazırlayacak vaktiniz mi yok? Mutfakta uzun uğraşlar sonucu birşeyler hazırlamak size göre değil mi? Ya da belki iş yerinde canınız sürekli abur cubur mu çekiyor? O zaman bu tarif tam da sizin için. Hurmalı yulaflı bar tam bir annecocukdostu atıştırmalık. Hazırlaması kolay, doyurucu ve tadı şahane.

ylaf bar.jpg

Malzemeler:

2 su bardağı kadar yulaf ezmesi (tavada 10 dakika kadar kavuruyoruz)

4 adet hurma

4 adet kuru incir

bir tutam tarçın

bir çorba kaşığı keten tohumu

bir tatlı kaşığı çörek otu 

2 çorba kaşığı bal

1 çorba kaşığı iri dövülmüş ceviz

1 bardak su (hurma ve incirleri pişirmek için)

no şeker 🙂

Hazırlanışı

incirleri ve hurmaları iri iri doğrayıp bir bardak su ile yumuşayıncaya kadar yaklaşık 15 dakika pişiriyoruz.Daha sonra bir karıştırma kabına alarak bir miktar daha eziyoruz. Ardından diğer tüm malzemeleri ekleyip güzelce karıştırıyoruz. Karışımın kıvamı çok akışkan olmuyor ancak çok sert de değil.

Karışımı yağlı kağıt serilmiş tepsiye yayarak döküyoruz ve önceden ısıttığımız 180 derece fırında 15 dakika pişiriyoruz.

Ilıkken dilimliyoruz. Soğuduktan sonra afiyetle yenmek üzere beslenme çantalarına veya evde tüketilmek üzere kavanozlara koyuyoruz.

incir ve hurma yeterince tatlı aslında hiç bal koymanıza gerek yok. Evde dedemin şahane ÜSTÜN BAL’ı olduğu için ben dayanamadım bir miktar ekledim 🙂

Afiyet olsun…..

 

sağlık

hamilelikte karpal tünel sendromu

4 aylık hamileyken gittiğim bir yurt dışı iş seyahatinde, bir sabah, sağ elimin 2 parmağında yoğun bir uyuşma ve his kaybı ile uyandım. Elimi, kolumu hareket ettirmem de işe yaramadı. Öğle saatlerine kadar uyuşukluk azalarak devam etti. Sonraki günlerde iki elimde, serçe parmaklarım hariç tüm parmaklarımda his kaybı, gittikçe sıklaşan uyuşma ve zaman zaman koluma kadar uzanan ağrılar oluştu.

Endişeyle ulaştığım doktorum, soğuk kanlı ve sakin bir şekilde bu belirtilerin “karpal tünel sendromuna” işaret ettiğini söyledi. Doğumu takip eden birkaç hafta içinde kendiliğinden geçtiğini de belirtti. Günlük aktivitelerimi çok aksatıyorsa lokal anestezi ile cerrahi müdahale de mümkünmüş. Bir süre beklemeyi tercih ettim. Ancak günler ilerledikçe his kaybı arttı. Nemli ve sıcak yaz günlerinde, omzuma doğru yayılan kol ağrıları özellikle gece dayanılmaz oluyordu.

İlerleyen dönemde bir el cerrahına danıştım. Lokal anestezi ile cerrahi müdahale yapılabileceğini, operasyon sonrası 2 hafta ellerimi kullanamayacağımı söyleyerek, beni bir ortopedi uzmanına yönlendirdi. Ortopedi uzmanı bayan doktor, içtenlikle aynı şeyleri yaşadığını paylaştı. Bileği, gün boyunca sabit bir şekilde düz olarak tutan atelli bileklik önerdi ancak işe yaramasını beklemediğini de söylemeyi ihmal etmedi. Benim için verdiği en değerli tavsiye şu oldu; evine git, bol bol dinlen, bileklerini çok zorlama, ev işlerini eşine devret, hamileliğinin tadını çıkar. 

Tavsiyesini tuttum. Yine de gidip bir çift atelli bileklik de aldım. İşe yaradı mı? Hayır.

Hamileliğimin sonuna kadar bu sorun devam etti, zaman zaman elimdeki telefonu düşürdüğüm oldu, çok nemli ve sıcak havalarda şef bıçağımla arama mesafe koydum. Bu konuyu elimden geldiğince görmezden geldim, olağan ve geçici bir süreç olarak kabul ettim. Hamileliğimin keyfini çıkardım. Doğumdan sonraki 3-4 hafta içinde azalarak bitti tüm şikayetlerim.

Peki neydi bu karpal tünel sendromu?

Hamilelik sırasında vücutta fazla sıvı tutulumunun yol açtığı şikayetler yalnızca ellerde ve ayaklarda görülen şişlikler ile sınırlı değildir. Bu fazla sıvı ellerde ve bileklerde ağrı ve güç kaybı ile karakterize karpal tünel sendromu adı verilen bir rahatsızlığın da nedenidir. Karpal Tünel Sendromu (KTS) hamile kadınların %25-30’unda görülür.

Belirtileri
Hamile bir kadında aşağıdaki yakınmalar ortaya çıktığında KTS açısından değerlendirilmesi gerekir:

  • Küçük parmak dışında kalan parmaklarda uyuşma ve keçelenme
  • Bilekten kola doğru uzanan ani ve keskin ağrı
  • Parmaklarda yanma hissi
  • Özellikle sabahları görülen kısmı şişlik ve el krampları
  • Başparmakta güç kaybı
  • Eşyaları sık sık elden düşürme
  • Uykudan el ve bilek ağrısı ile uyanma
  • Araba kullanmak gibi aktiviteler sırasında elde uyuşma

Bu belirtilerin ortaya çıkması karpal tünel sendromunu düşündürmekle birlikte her zaman KTS tanısını koydurmaz. Eklem iltihabı, boyun fıtığı, median sinirin omurilikten ayrıldığı bölgede meydana gelen sıkışmalar gibi diğer durumlar da benzer yakınmalar yaratabilir.

Tedavi
Karpal tünel sendromu varlığında değişik tedavi alternatifleri mevcuttur. Bandaj bunlar arasında en sık kullanılan yöntemdir. Parmaklar, el ve bileğin doğal pozisyonlarında hareketinin engellenerek dinlendirilmesi karpal tüneldeki basıncı azaltmada oldukça etkili bir yöntemdir.

Bandaj ile ağrının azalmadığı durumlarda bilek içine küçük dozda kortizon ya da lokal anestezik enjeksiyonu yapılabilir.

Ağrıyı ve enflamasyonu gidermek amacıyla çeşitli steroid olmayan antienflamatuar ve ağrı kesiciler kullanılabilir. Hamile kadınlarda bu ilaçlar mutlaka hamileliği takipeden doktorun önerisi ile kullanılmalıdır.

Israrcı olgularda küçük bir cerrahi müdahale gerekebilmektedir. Bu işlem hastanede yatmayı gerektirmeyen, ayaktan yapılan bir müdahaledir. El ayasında bileğe yakın bir alandan yapılan küçük bir kesi ile sıkışmaya neden olan bağ dokusu rahatlatılır. İşlem sonrası hasta 4-6 hafta içinde tamamen normale döner.

Önlemler
Hamilelikte karpal tünel sendromu oluşmasını engellemek için bazı önlemler almak yarar sağlamaktadır:

  • Su tutulumunu azaltmak için tuz alımını kısıtlamak
  • El bileğinin uzun süre aynı pozisyonda tutulmaması
  • Düzenli aralıklarla el bileğini dinlendirmek
  • Uzun süre tekrarlayıcı karekterde hareketler yapmamak
  • Obezite karpal tünel sendromu için bir risk faktörü olduğundan kilo verilmesi
  • KTS’yi önlemeye yönelik egzersizler.

Genellikle hamileliğin 7.ayından sonra ortaya çıkan bu sendromla 4. ay gibi erken bir tarihte karşılaşmak sonraki günlerde hayatımı biraz zorlaştırsa da hamileliğimin keyfini çıkarmama engel olamadı. 

Güzel bir hamilelik ve sağlıklı günler dilerim.

NOT: Karpal tünel sendromu ile ilgili tıbbi bilgiler Dr. Alper Mumcu’nun web sitesinden alınmıştır. Detaylı bilgi ve egzersizleri öğrenmek için  www.mumcu.com ziyaret etmenizi öneririm.