anne bebek dostu

Yurtdışına taşınmak mı zor? Yurtdışında tutunmak mı zor?

Aklına, gönlüne göç etmeyi düşürmüş her maceraperestin hikayesinin bir yerlerinde cevabını mutlaka bulduğu iki sorudur; Yurtdışına taşınmak mı zor? Yurtdışında tutunmak mı zor? Cevapların sizi ne zaman bulacağı, sizin hikayenizi nasıl yaşadığınızda saklıdır.

“Göç”, kendi küçük, etkisi büyük bir kelimedir. Her köşesini anılarımızla doldurduğumuz evimizi, bizi en çok güldüren arkadaşlarımızı, en kıymetlimiz ailemizi, işimizi, en sevdiğimiz yemeği, hep gittiğimiz cafeyi, hergün gördüğümüz simitçiyi, arkamızda bırakır gideriz. Yeni arkadaşlar, yeni bir cafe, yeni bir ev elbet bulunur. Ama hepsi yenidir işte. Yeni, emek ister. Yeni, çaba ister. Yeni alışmak ister.

Göç etme kararı, bazılarımız için seneler sürer, bazılarımız içinse ani bir karar gibi görünür. Gitmek, güvenli, sakin suları bırakıp bilmediğimiz denizlere açılmak gibidir. Olduğumuz yerde su bulanık bile olsa, ne kadar az görebildiğimizi biliriz, fırtınalıysa, fırtınanın içinde ne kadar zarar göreceğimizi biliriz. Bildiğimiz yer, güzel olmasa da güvenlidir. Ve güvenli yerden, bilinmeze gitmek cesaret, sorumluluk almak ve güçlü bir motivasyon ister.

Harekete geçtiğimizde ise heyecan ve merakla karışık endişe gelir bir perde olur gözlerimize.

Bilmediğimiz yeri, bilindik yapmak üzere, bizi neler bekliyor öğrenmek için, benzer yollardan geçmiş insanlara ulaşırız. Nereye yerleşmeli? Nasıl yapmalı? Olur mu? Yapabilir miyim? Okuruz, izleriz, sorarız, araştırırız. Bilinmez diyarlardaki sis azaldıkça, heyecanımız artar.

Yeni evimize, yeni arkadaşlara, yeni yemeklere, yeni bir dile, yeni bir kültüre alışmak, çokça enerjimizi alır, bilinmez azaldıkça merak ve endişe azalır. Yeni bir hayatı, yoktan var etmek demektir göç. Yeni ülkenizde bir iziniz yoktur, ne bir geçmiş adres, ne bir okul kaydı, ne iş tecrübesi, ne de bir telefonunuzla size koşacak dostlar, hepsini yeniden, yoktan var edersiniz. Yoktan var etmelisiniz.

Yurt dışını bir denemiş olayım, aklımda kalmasın diye yola çıkanlar, 100m koşucusu gibidir. Hızlı başlar, hızlı bitirirler. Nasılsa eski düzenim beni bekliyor diyenler, yalnızca bedenleriyle göçenlerdir. Gittiği yerde tutunmak isteyenler, maraton koşucusu olmalıdır. Bedenleri ile birlikte zihinlerini de yanlarında getirmelidirler. Kararlı ve dirayetli olmalılardır. “Bu iş olur mu acaba?” yerine “Bu iş nasıl olur?” diyenler gittikleri yere bir hayat götürürler. Beden, zihin ve kalpleri ile gidenler, iki vatana sahip olurlar. Ana vatanlarını, her daim severken ve özlerken, yeni vatanlarına döndüklerinde eve dönmüş hissederler.

Biz tutunmaya çalışırken nerelerde zorlandık, zorlanıyoruz, “Ingiltere’deki hayat tozpembe mi?” YOUTUBE KANALIMIZ OPTIMUM ‘daki videomuzu burayı tıklayarak izleyebilirsiniz.

anne bebek dostu, çalışan annenin el kitabı, sağlık

kurutulmuş mantar ve kurutulmuş domatesli firik bulgur pilavı

img_9426

İsmi de tadı da şiirsel bu yemeğin.Bulgurun isli kokusu, mantarın topraksı tadı ve domatesin aroması ile buluşunca ortaya bu şiir gibi besleyici olduğu kadar gözünüze de hitap eden yemek çıktı ortaya. Fazla söze gerek yok.

Malzemeler:

1 su bardağı firik bulguru (yıkanmış)

3 su bardağı su (sıcak) (bulgurunuzun cinsine göre azaltıp, arttırabilirsiniz)

6-7 adet kurutulmuş domates (ince kıyılmış)

8-10 adet kurutulmuş mantar (tazesi de olur, kestane mantarı şahane olur)

1 yemek kaşığı biber salçası

1 orta boy kurusoğan (ince kıyılmış- Brunoise)

2 diş sarımsak

1 yemek kaşığı tereyağ* ve 1 yemek kaşığı sıvı bitkisel yağ

Yapılışı:

Kızdırılmış yağ karışımında yüksek ateşte önce soğanları soteliyoruz (öldürüyoruz) sonrasında sarımsakları bütün olarak ekleyip 1 dakika daha soteliyoruz. Salçayı ekleyip kokusu çıkıncaya kadar karıştırıyoruz. Ardından bulgur, kurutulmuş mantar ve kurutulmuş domatesi ekleyerek birkaç dakika daha karıştırarak sotelemeye devam ediyoruz ve suyu ekleyerek kapağını kapatıyoruz. Suyunu çektikten sonra 10 dakika kadar dinlendirip servis ediyor ve  mis kokulu pilavımızı afiyetle yiyoruz.

*püf noktası: tereyağ içindeki süt proteinleri çabuk yandığı için önce bitkisel yağ kızdırılmalı daha sonra tereyağ eklenmeli ve eridikten sonra zaman kaybetmeden diğer malzemeler ilave edilmelidir.

anne bebek dostu, işin uzmanı

yeni bir hayata tanıklık etmek; doğum fotoğrafçılığı

Aylarca, belki de yıllarca beklenen bebek geliyor.Hazırlıklar tamam. Bu özel anın mimarı olan anne orada, doktoru ekibiyle yanı başında. Ve baba bu özel anın parçası ve tanığı olmak için yerini almış. Eyvah doğum fotoğrafçısı nerede? Kim ölümsüzleştirecek bu çok özel ve güzel, duygusal anları? Oh neyse ki o da giriyor doğumhaneye bonesini takmış olarak…

Bebeğiyle ilk buluşma anını kim sonsuza dek dondurmak ve saklamak istemez ki? O duygu yüklü anlarda bebeğinizin gözlerinin içine ilk kez bakmışken, o an, zaman dursun istersiniz.

Doğum fotoğrafçılığını son yıllarda sıkça duyar olduk. Nedir doğum fotoğrafçılığı? Doğum fotoğrafçısı kimdir? Kimler doğum fotoğrafçısı olabilir?
 
Doğum fotoğrafçılığı ile ilgili merak edilen herşeyi profesyonel bir fotoğrafçı olan, üstüne üstlük tatlı dilli ve güleryüzlü Şermin İnce ile tatlı tatlı konuştuk. Bu keyifli sohbetimizde gelin siz de bize katılın…
 

Doğum fotoğrafçılığını son yıllarda sıkça duyar olduk. Nedir doğum fotoğrafçılığı? Doğum fotoğrafcısı kimdir?

Doğum Fotoğrafçılığı için, doğuma giden süreçte tüm ailenin yaşadığı serüvenin fotoğraf karelerine aktarılmasını ve ölümsüzleştirilmesini sağlayan son yıllarda tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de oldukça rağbet gören yeni bir fotoğrafçılık dalı denilebilir.Doğum Fotoğrafçısı da tüm bu sürece dahil olan, ailenin yaşadığı bu  mucizevi anları fotoğraflayarak kalıcı hale gelmesini sağlayan, bu konuda eğitim almış  fotoğrafçı  diyebiliriz.

Kimler doğum fotoğrafçısı olabilir?

Doğum fotoğrafçısı olmak için öncelikle Fotoğrafçılık eğitimi almış olmak gerekli ama sadece fotoğrafçılık eğitimi almak yetmiyor tabiki, ayrıca doğum fotoğrafçılığı eğitimi almak da önemli. Doğum fotoğrafçısı olmak dayanıklılık gerektiren bir meslek.  Hem fiziksel hem de ruhsal olarak. Doğum süreci boyunca her daim aileye destek olmak, çoğu zaman annenin en yakınında olup ona moral vermek gece gerçekleşen doğumlarda uykusuz kalmak ama her zaman enerjik olmak gibi güzel ama bazen de zorlayan yanları da var.

Doğum fotoğrafçısı olmak isteyen kişiler hem bu süreçlere uyum sağlayabilmeli hem de profosyonel olarak kendi işini yönetebilmeli. Markasını oluşturup sosyal medyada aktif olmalı her daim  ailelerle iletişimi pozitif  olan ve gerçekten bu işi severek yapabilen biri olmalı.

Fotoğrafçılık bilgisi dışında doğum fotoğrafçılığı eğitiminin kapsamında neler var?

Fotoğrafçılık  eğitimi almış olmak dışında doğum fotoğrafçılığı eğitimi içinde hastanedeki kurallar, ameliyathane de nasıl davranmanız gerektiği gibi konularda da eğitim veriliyor.  Hastanenin hijyen kurallarına uymak ve ameliyathane de nasıl davranmanız gerektiğini bilmek çok önemli.  Teknik bilgiler dışında fotoğrafların photoshop ile işlenmesi, album hazırlamak ve aile ile iletişimden marka yönetiminize kadar bir çok bilgiyi alabileceğiniz bir eğitim.  En önemlisi ise bu eğitim sadece işin küçük bir parçası daha sonrasında sürekli sektörü ve yenilikleri takip etmeniz gerekiyor, eğitim hiç bitmeyen bir süreç çünkü her an yeni gelişmeler olabiliyor ve sizin değişen dünyaya her daim ayak uydurmanız gerekiyor.

Bu mesleğin etik kurallarını düzenleyen bir kuruluş yada meslek odası var mı? Yetkinlik konusunda sertifika veren bir kurum var mı?

Doğum Fotoğrafçılığını sertifikası eğitim aldığınız kurstan edinebiliyorsunuz ama özel olarak kuralları belirleyen bir kuruluş yok. Ameliyathane içi kurallar hastane yönetimi tarafından belirleniyor .

Peki sen nasıl tanıştın fotoğrafçılıkla ve doğum fotoğrafçılığı ile?

Benim fotoğrafa ilgim ortaokul yıllarında başladı diyebiliriz. İlk makinemi aldığım anlardan beri fotoğraf çekiyordum daha sonra bu konuda eğitim almaya karar verdim. Fotoğrafçılık eğitimi aldıktan sonra en yakın arkadaşım doğum yapacağı zaman benim de fotoğraflarını çekip çekemeyeceğimi sordu. İlk deneyimim doğumdan sonra hastane odasında arkadaşımın ve bebeğin fotoğraflarını çekmek üzerine oldu. Bu deneyimi tattığımda benim bu işi yapmam gerektiğini hissettim. Doğum fotoğrafçılığı eğitimi aldım. O  sıralarda yakın arkadaşımın ablası doğum yapacaktı ve yine benim fotoğraflarını çekmemi istediklerini ilettiler ilk normal doğum ve ameliyathane deneyimlerimi de bu sayede yaşamış oldum. Sonrasında ise sayısız doğumda o muciceye ortak olma fırsatını yakaladım.  O anlara tanıklık edebildiğim için de çok mutluyum.

Profesyonel olarak bu işi yapmak için gerçekten sevmek gerekiyor sanırım. Normal doğuma sen de anneyle beraber gidiyorsun, annenin hep yanındasın. Bu konuda sen ne düşünüyorsun?

Kesinlikle sevmek şart. Sevmeden yapılabilecek bir meslek değil ama bir bebeğin doğumuna şahit olup aşkla bu işe bağlanmamak da pek mümkün değil gibi.  Ben doğum sürecinden çok önce aile ile tanışıp görüşmeyi ve onların heyacanına ortak olmayı seviyorum. Hem bu sayede aileyi yakından tanıma imkanım da oluyor. Aile ile tanıştıktan sonra ise her zaman onlara destek olmaya çalışıyorum. Bu anlar bana  inanılmaz keyif veriyor. Doğum gerçekten bir mucize ve ben de o mucizeye tanıklık ederken aile ile mutluluktan ağladığım bile oluyor.

Bu meslekte seni en çok zorlayan şey nedir?

Mesleki olarak zorlanmaktan çok ülkemizde yaygınlaşsa da hala bu mesleğe biraz uzak bakan aile büyükleri çekim yapmamı istemeyebiliyorlar. Onları da bebeğe asla bir zarar gelmeyeceği yönünde ikna etmek gerekebiliyor.

Doktorların ve hastane yönetimlerinin bu ise bakışları nasıl oluyor?

Çoğu hastane son yıllarda sadece belirli fotoğrafçılarla anlaşma ya da kendileri ile çalışan ve başka hastane ile çalışmayan fotoğrafçı seçimine başladı. Bu doğum fotoğrafçıları olarak bizi ve aileyi zor duruma sokan bir durum  yaratıyor. Aile kendi istediği fotoğrafçı ile çalışmak konusunda özgür.  Onların bu en özel anlarında tanımadıkları veya tarzını yakın bulmadıkları fotoğrafçılarla çalışmaya zorlamak yerine seçimlerine saygı duymalarını bekliyoruz.

Doğum çekimlerin bebek açısından bir sakıncası var mı?

Doğum çekimlerinde doğal ışık kullandığı sürece ve hijyen kurallarına uyulduğu sürece bebeğe hiç bir sakınca yok. Benim için öncelik bebeğin ve ailenin sağlığında her zaman. Doktorlar her hangi bir sağlık sorunu olduğunu söylemediği sürece bebeği yormadan genellikle o uyurken ailesi ile fotoğraflarını çekmek ise mutluluk verici.

Doğum fotoğrafçılığının en sevdiğin yanı nedir?

Bu işin en sevdiğim yanı, o heyacanın tam merkezinde olup en yakından tüm sürece eşlik ediyor olmak. Her doğumda aile birlikte heyecanlanıyorum, bebek doğduğu anda ağlayan babaları görünce benim de mutluluktan gözlerim dolabiliyor. İnanılmaz keyifli bir süreç.

Eminim stresli, mutlu, heyecanlı anların yanında komik olaylar da yaşıyorsundur. Hatırladığın komik bir anın var mı?

Yakın zamanda yaşadığım aklıma gelen ilk olay bebeğin baba ile ilk karşılaşma anında bebek henüz giydirilmemişken babanın üzerine çişini yapmasıydı.  Baba ile tüm aile oldukça şaşırmış ve gülmüştü.  Doğum süresince yaşananlar ömür boyu anlatılacak güzel hikayelerden oluşan bir çok anı bırakıyor belleğimizde. 

Benim de tüm bu güzel hikayelerin içinde o anları yaşıyor olmam mesleğimin en güzel yanlarından biri.

Son olarak ne söylemek istersin?

Bu güzel mesleği tanıtabilme imkanı yarattığın için sana  çok teşekkür ediyorum. Ropörtajına katılmak çok keyif vericiydi. Blogunu da büyük bir keyif ile takip ediyorum. Ben de bu sayede bilmediğim bir çok şeyi öğrenme fırsatı yakalamış oluyorum. Takipte kalmaya devam edeceğim.

Yoğun temposunda, bu çok keyifli röportaja zaman ayırdığı için, tatlı dili ve yüksek enerjisi ile sizin enerjinizi de yükselten Şermin İnce’ye çok teşekkür ederim. Şermin İnce hakkında daha detaylı bilgi almak veya portfolyosuna göz atmak isterseniz serminince.com web sitesine buradan erişebilirsiniz.

Sevgiler,

annebebekdostu