babalar ve çocukları

babalar ve çocukları; Berkay & Çağan Güngör

Babalar ve Çocukları’nda bu kez konuklarım Berkay ve Çağan Güngör.
Berkay, iyi bir mühendis, Türkiye’nin en büyük inşaat firmalarından birinde yöneticilik yapıyor, matematiği, müziği ve doğayı seviyor. Çağan bugün 12 yaşında. Berkay genç yaşlarda baba olduğu için neredeyse Çağan’la arkadaş gibiler. Çağan çok komik bir çocuk ama o babasını daha komik buluyor, onun çocukluk anılarını dinlemeye bayılıyor. Berkay, saksafon çalıyor, Çağan’ı da müzik konusunda teşvik ediyor. Çağan’ın ise kendi tercihleri ve ilgi alanları var.
Baba-oğul hikayelerini Berkay şöyle anlatıyor;
Çağan doğuncaya kadar baba olmak üzerine hiç hayal kurmamıştım. Oğlum olur da şunu birlikte yaparız, şuraya birlikte gideriz gibi düşüncelerim olmamıştı. Çok da sevimli gelmeyen bu dünyaya bir çocuk getirmenin sorumsuzlukla karışık bir acımasızlık olduğunu düşünürdüm. İnsanın daha kendini tanımaya çalıştığı 20’li yaşlarımın sonlarında bence genç bir yaşta baba oldum. Çağan hayallerime doğumu ile birlikte ondan sonrasını da değiştirecek bir şekilde dahil oldu ve iyi ki de oldu. Onun doğumuyla ben “Baba” oldum mu? Hala uğraşıyorum.
 
Çağan gelince hayatında ne değişti? Beyza’yla ilişkiniz nasıl değişti/gelişti?
Büyük bir neşe ve sorumluluk karışımıyla birlikte geldi Çağan. Adı gibi “Bayram günü” . O ana kadar kendi hayatım için düşünmediğim ya da umursamadığım bir çok konuyu daha fazla önemser oldum. Mesela ilk defa Çağan sayesinde kendime bir sağlık sigortası yaptırmayı akıl edebildim. Maddi manevi kaygılarım arttı bu da hayat ile olan bağlarımı güçlendirdi diyebilirim. Daha önce sempatik gelmeyen bir çok konu en azından katlanılabilir oldu benim için. Beyza ile olan ilişkimiz ise her zamanki “dinamizmini” korudu 🙂 Çağan’dan önce nasılsak ilişkimize aynen devam ettik. Çağan geldi diye hiç istifimizi bozmadık yani 🙂 Çağan gayet “Doğal” bir şekilde büyüdü denebilir 🙂
 Beyza’nın Çağan’la özellikle bebeklikteki ilişkisini kıskandığın zamanlar oldu mu?
Beyza’nın hamileliği döneminde doktor tavsiyesi ile kullanmaya başladığı Gaviscon’u o zamandan beri ben hala ara ara kullanıyorum. Bunun kıskançlıkla bir alakası yok elbet 🙂 Hamileliğinde Çağan’la onun gibi bir ilişki kuramıyor olmam kıskançlık değil ama birçok baba gibi durumu anlayamamama sebep olmuş olabilir. Ama Çağan doğduktan sonra direk ben de iletişim kurabildiğimden kesinlikle böyle bir duyguya sahip olmadım. Her ne kadar Anne-Bebek ilişkisi gibi henüz doğmadan başlayan bir bağ olmasa da babaların da bebekleri ile farklı bir iletişimleri olduğuna ve bunun bebeklere değişik bir yaklaşımı öğrettiğine, onlar için de gerekli olduğuna inanıyorum.
 
Çağan’ın bakımına ve gelişimine yeterince katıldığına inanıyor musun? Gelişimi ile ilgili endişelerinizi cevaplayacak çözümler arıyor, araştırmalar yapıyor musun?
Bebeklerle iletişimim her zaman iyi olmuştur, iyi anlaşmışımdır, oyunlar oynamışımdır onlarla. Bu yüzden kucağımdan çokça bebek geçmiştir 🙂 Sanırım bundan dolayı Çağan doğduğunda sanki birçok bebek büyütmüş gibiydim. Çağan’nın ilk banyosunu ben yaptırmıştım örneğin. Mama hazırlanması, alt değiştirilmesi ve benzeri konularda hiç yabancılık çekmedim. Fiziksel sağlık sorunları konusunda çok endişeli biri değilimdir bu konuda Beyza daha dikkatli ve belki bu yüzden de daha araştırmacıdır bana göre. Ama ruhsal gelişimini daha etkili takip ettiğimi söyleyebilirim. Bunun için gerekli her türlü çabayı sarf etmeye çalışıyorum. Bulduğunuz her çözüm her zaman en doğrusu olmayabiliyor tabi ama bunu da bir öğrenme süreci olarak kabul etmek lazım bence.
Bir çalışma gününün ne kadarını Çağan’a ayırabiliyorsun? Bu sürede nasıl kaliteli vakit geçiriyorsunuz?
Çalışma günü akşamı, hele bir de okul dönemi ise maalesef çok da kaliteli vakit geçirme şansımız olmuyor.  Daha küçükken akşamları evdeki bütün ışıkları kapatıp elimizde fenerle evde kurt avına çıkardık. Okul döneminde ise hafta içi bir iki akşam ailecek kutu veya kart oyunları oynuyoruz. Çağan benim çocukluk anılarımı daha çok yaramazlıklarımı dinlemeyi seviyor. Kendisi küçük küçük rollere bürünüp bizi de kendi oyunu içerisine çekebiliyor. Bir aralar uyku öncesi birbirimize alakasız kelimeler verip, bu kelimelerle hikayeler uyduruyorduk. Ben hikaye uydururken Çağan uykuya dalıyordu, zaten kolay da uyuyabilen bir çocuktur. Bir keresinde hikayemi o kadar saçma bir şekilde uzattım ki Çağan uyumayıp hikayemin sonunu beklemiş ve sonunda uykulu bir sesle “Oooo! Hikaye nerden nereye geldi!” demişti. Çok gülmüştük.
  
Hangi alışkanlığının Çağan tarafından yapılmasını istemezsin? ya da istemezdin?
Benim pis boğazlığıma sahip olmasını istemezdim ama maalesef benimle birlikte büyüdüğü için yemek yemeyi sevmemesine rağmen abur-cubura biraz düşkün oldu. Neyse ki benim kadar değil 🙂 Bana göre sporla daha fazla haşır neşir olmasını isterim bunun için daha çok fırsatı olacaktır. Umarım bu fırsatları değerlendirir.
Çağan üzerindeki en büyük etkinin ne olduğunu düşünüyorsun?
Hayvanlara, kendinden küçüklere, sana göre daha savunmasız olanlara karşı duyulan sevgi, şefkat. Bu konuda biraz etkim olmuştur belki ama bence bu duygu zaten Çağan’ın içinde doğuştan vardı. Ancak benim yaklaşımım bu farkındalığa daha hızlı erişmesini sağlamış olabilir. Çağan ise komik olduğumu düşünüyormuş.
 
Baba-oğul zamanlarınız var mı? Bu zamanlarda neler yapıyorsunuz?
Böyle özel bir zaman ayırmamıza gerek kalmıyor çünkü bu anlar spontane bir şekilde gerçekleşiyor genellikle. Planlı olarak yaptığımız aktiviteler daha sınırlı. Bir keresinde Çağan 5-6 yaşlarındaydı sanırım, benim çocukluk arkadaşım Deniz ve oğlu Güney ile birlikte, Güney de 4-5 yaşlarındaydı o zamanlar, Yedigöllerde kamp yapmıştık. Birlikte “Çamur Lokantası” yapmışlardı. Çağan için çok eğlenceli bir deneyimdi. 2-3 yıldır BAÇO Baba-Çocuk kampına katılmayı düşünüyoruz ama bir türlü fırsat bulamadık. Birlikte animasyon filmleri seyretmeyi seviyoruz. Çağan’ın da ilgisini çekebilecek sergi ve aktiviteleri takip ediyorum. Beyoğlu henüz bu yeni formatına bürünmemişken kitapçıları ve galerileri dolaşırdık. Aksanat’ın en üst katındaki kafeden insanları seyredip nerden gelip nereye gittikleri ne yaptıkları ile ilgili tahminlerde bulunmuş, onlar hakkında hikayeler uydurmuştuk. Bunun onu çok heyecanlandırdığını hatırlıyorum. Çağan iyi bir gözlemci. Başından geçenleri, yeni öğrendiği veya duyduğu hikayeleri anlatırken yaşadığı heyecanı görmek çok hoşuma gidiyor.
Aklına geldiğinde seni güldüren bir anınızı paylaşır mısın?
Çağan etrafındakileri güldürmeyi ve şakalar yapmayı seven bir çocuk. Daha küçücükken oyun parkına takla atarak girer ve çocukların dikkatini çekmeye, onları güldürmeye çalışırdı. Bu karakterinden dolayı birçok komik ve eğlenceli durum yaşanabiliyor. Çağan’ı bebekliği süresince “Şişko” diye sevdim ve sonuçta ironik bir şekilde incecik bir çocuk oldu 🙂 Ön adını aldığı “İnce Memed”e benzedi belki de. Bu yüzden Çağan için “Şişko! Tombik! Tombalak!” sevgi ifadesi olarak kullanılan kelimeler oldu. Bir gün işe geldiğinde onu tanımayan bir arkadaşımız “Sen kimin oğlusun?” diye sormuştu. O da beni göstererek “Oradaki şişkonun!” demişti doğal olarak. Eh ben de biraz tombik olduğum için durum oldukça komik ve bolca gülüşmelere sebep olmuştu. Çağan’ın mutluluktan heyecanlandığında “İçime sevinç kaçtı! İçime neşe kaçtı!” deyişi her aklıma geldiğinde gülümsetir ve mutlu eder beni.
Komik anıları, okuduğumda beni de oldukça eğlendirdi ve güldürdü. Çağan içi içine sığmayan enerjik bir çocuk, bir o kadar da komik. İçine kaçan neşesi hiç çıkmasın, enerjisi hiç bitmesin….
Berkay ve Çağan’a baba-oğul hikayelerini içtenlikle bizimle paylaştığı için çok teşekkür ederim.
Sevgiler,
babalar ve çocukları

babalar ve çocukları: Cem & Umut Kafadar

Babalar ve Çocukları’nda konuklarım Cem Kafadar ve oğlu, arkadaşı Umut Kafadar.

13315449_10154230963319910_5586935655534791940_n

Cem Kafadar, ailesini çok seven, onlara saygı duyan, onlarla vakit geçirmekten büyük zevk alan bir eş, bir baba, eşine ve oğluna iyi bir dost. Cem ve Umut öyle sıkı dostlar ki Umut, babasına çocukluğundan beri Cem diye hitap ediyor. Çocukluğundan beri diyorum çünkü Umut, üniversiteyi henüz bitirdi, kendi hayatını ve sorumluluklarını iyi yöneten, iyi yetişmiş, kendi kararları ve seçimleri olan özgür bir birey olarak toplum hayatında kendine çoktan bir yer edindi. Kafadar ailesini yıllardır tanıyorum, böyle mutlu bir aileyi tanıdığım için ben de çok mutluyum. Anne Sevinç için de sayfalarca güzel şeyler yazabilirim ama bu baba oğuldan rol çalmak olur.

Ben sordum, Cem tüm içtenliği ile anlattı, paylaştı. Öykülerinin başkalarının hayatlarına da dokunması dileğiyle bu keyifli söyleşiyi paylaşıyorum.

Yıllar geçti ama eminim baba olacağının haberini nasıl aldığını hatırlıyorsundur.

Çok net hatırlıyorum, doğumun da olduğu Kadıköy Şifa Hastanesi’nde öğrendik

Peki o an neler hissettin?

Tüm belirtiler bu yöndeydi, o açıdan haberi almaya hazır gitmiştik. Sevinç hissettim, elde var bir Sevinç, bir daha eklendi, Sevinç’in karesi oldu yani. O zaman, Pizza Hut, Türkiye’ye yeni gelmişti, pizzayı ikimiz de çok seviyorduk, doktordan çıkar çıkmaz Bağdat Caddesi Caddebostan’daki Pizza Hut’a gittik. İlginçtir, evlenme teklifini de Galatasaray’daki Pizzacı’da yapmıştım. Sonraları Umut ile beraber de o pizzacıya çok gittik, sanırım şimdi kapandı. Çok sevindiğim zamanlar çenem açılıyor, normalde de pek kapalı değil ya 🙂 bol bol konuştuğumu, çocuğun geleceğine yönelik bir sürü şey anlattığımı hatırlıyorum.

Bebeğinizin ilk doğduğu an düşündüğün, hissettiğin şey neydi? Heyecan? Korku? Neşe? Endişe? ya da belki de hepsi

Sevinç, normal doğum yaptı ve çok sancısı oldu. Eskiden Kadıköy’de Salı günleri pazar olur ve trafik bir felaket olurdu. Doktor, karşıdan hem köprü trafiği, hem pazar trafiğinin etkisi ile 2 saatin üzerinde bir sürede geldi ve o sürede Sevinç’in sancıları dayanılamayacak düzeydeydi. Açıkcası Sevinç’e o kadar üzüldüm ve sersemledim ki, Umut doğduğunda doğru dürüst sevinemedim, aklım hep Sevinç’te idi. O ise doğumdan sonra çok iyi idi ve ben o zaman bebeğin keyfini hissetmeye başladım. Hastaneye Sevinç’i yetiştirebileceğiz mi heyecanı, Sevinç’in sancılarının yarattığı korku, Umut’un tüm bebeklerden daha yüksek sesle bağırmasının ve yüzündeki anlamlılığın neşesini 3-4 saat içinde yaşadım.

Çocuğunuz olunca kendini kısıtlanmış hissettin mi? Annelerden çok babaların bu duyguya kapıldığını hissediyorum.

1-2 yaş arasında bir dönem yapmak istediklerimi yapamıyormuşum gibi hissettiğim bir dönem oldu ama onun dışında bir kısıtlama hissetmedim. Çocuk sahibi olmanın getirdiği mutluluk her şeyin üstünde idi. Bebeklerin ilk 6 ayında bir bebek kokuları vardır, işte iken o kokuyu hatırlayıp, bir an önce mesai bitsin de eve gidip Umut’u koklayayım istiyordum.

Bebeğiniz doğduktan sonra kendini biraz dışarıda hissettin mi ya da  anne-bebek ilişkisini kıskandığın oldu mu?

Kesinlikle hayır, hiç öyle hissedebileceğim bir olayı ne bebekliğinde, ne çocukluğunda  hatırlamıyorum.

Çocuğunuz olduktan sonra eşinle ilişkinizde bir farklılık oldu mu? 

Biz Sevinç ile evlenmeden önce çok iyi iki arkadaştık, evlendikten sonra da arkadaşlığımız daha gelişti. Umut, arkadaşlığımıza farklı bir boyut getirdi, hem çok eğleniyorduk, hem de onu yetiştirirken bir taraftan da o bizi yetiştiriyordu. Erken çocuk sahibi olduğumuz için yaptığımız yanlışlar oluyordu, tüm bu hataları hiç kimselere söylemeden aramızda sır gibi saklıyorduk. Bilirsin sırlar ilişkileri hep güçlendirmiştir.

Bebeğinizin bakımına ve gelişimine yeterince katıldığına inanıyor musun? Gelişimi ile ilgili endişelerinizi cevaplayacak çözümler arıyor, araştırmalar yapıyor musun?

Bebek olmadan da, olduktan sonra da bebek ve çocuk bakımına ilişkin çok kitap okudum. Çocuk doğduğunda bir kullanma kılavuzu ile gelmiyor o açıdan anne ve babalara bu konularda çok okumalarını, ilgili seminerlere katılmalarını tavsiye ederim. Umut, anaokulunda iken her hafta sonu Erdal Atabek velilere seminer verirdi ondan çok şey öğrendim. Lisede iken de Üstün Dökmen seminer vermeye gelirdi, ondan da çok şeyler öğrendim. Bir de Umut’dan daha büyük çocuk sahibi olan anne babalarla çok konuşur, onlardan bir şeyler öğrenmeye çalışırdım.

Çocuğunuzla ilgili hayallerin var mı? Birlikte neler yapmayı hayal ediyorsun / Çocuğunuzla birlikte yapmaktan en keyif aldığınız aktivite nedir?

Çocukla ilgili hayal kurmak tehlikeli bir boyut alabilecek kritik bir konu, farkında olmadan onun istemeyeceği bir hayatı ona empoze ediyor olabilirsiniz. O açıdan çok fazla hayal kurduğumu hatırlamıyorum, yeteneklerinin farkında olmasını ve hayatının her döneminde potansiyelini kullanabilmesini isterim. 

Biliyorum ki Umut’la çok özel bir ilişkiniz var ilişkinizi nasıl özetlersin?

Hangi yaşta olursa olsun onunla birlikte olmaktan daha keyifli bir şey yok. Onun gözünden hayatın yorumlanması beni her zaman için heyecanlandırmıştır. Bir çok kararımda onunla konuşup, onun düşüncelerini öğrenmişimdir, bir ortaklığı sona erdirirken de, gömleğimin altına kravatımı seçerken de. 🙂 Annem, babam da bana böyle yapardı, sanırım onlardan aldığım bir huy. İlişkinin şeffaflaşması açısından da bu yaklaşımın faydalı olduğunu düşünüyorum. Ayrıca onunla olan iyi ilişkim ruhumun daha genç kalmasına da katkı sağlıyor. 🙂

Hangi alışkanlığının çocuğunuz tarafından yapılmasını istemezsin? yada istemezdin?

Beni aşırı koruyarak yetiştirmişler, o açıdan 18 yaşında su çiçeği, 32 yaşında kabakulak oldum, yani bağışıklık sistemim çok zayıf. O açıdan Umut’u aşırı korumamaya yani bu konuda bana benzememesine çok özen gösterdik ve başarılı da olduk. Gençlik yıllarında çok çekingen, içine kapanık biriydim. İlişkilerimde hep karşımdakinin bana yaklaşmasını beklerdim, ilk hamleyi yapmakta çok zorlanırdım, bu huyum yüzünden sahip olabileceğim bir çok dostu hiç tanımadan kaybettim diyebilirim. Umut’un bu konuda bana benzemesini hiç istemem. Özgüveninin her zaman yüksek olmasını isterim.

Bu konuda oldukça başarılı olduğunuzu söyleyebilirim 🙂

Sence babanın çocuk üzerindeki en büyük etkisi nedir?

Anne ve babanın çocuklarına doğru örnek olmaları gerekiyor. Klişe tabiri ile rol model olmaları. En büyük sorumlulukları bu, madem dünyaya bir insan getirdiniz, kendi yanlışlarınızı çocuğa taşımayacaksınız. Bir insanın yaşamı boyunca kaç insanın hayatına olumlu ya da olumsuz dokunduğunu düşünürsek, kötü yetişmiş bir çocuk hayatta kaldığı sürece kim bilir kaç insanın canını yakacaktır.

Eminim çok güzel anılar biriktirdiniz. Eskilerden, aklına geldiğinde seni gülümseten bir anınız var mı?

Hastaneden eve geldik, Umut 3 günlük, 3 kilo civarında. O güne kadar hiç o kadar küçük bir bebeği elime almamışım. Umut’u başı bana bakacak şekilde yukarı kaldırıp sevmeye başlamamla, ağzından tuhaf bir sıvı yüzüme boşaldı. 🙂 Onunla evimizde ilk ilişkimiz işte böyle başladı. Önce öğren sonra sev dedi yani :))

Cem’e anılarını, babalık öyküsünü  içtenlikle paylaştığı için, Umut’a da yayınlanmasında izin verdiği için çok teşekkür ediyorum.

Yeni öykülerde buluşmak üzere,

Sevgiler….

 

 

Cem Kafadar kimdir?

İnşaat Mühendisi, 2004-2012 yılları arasında İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesinin Yönetim Kurulunda görev yaptı.

İnşaat sektörünün sanal dünyadaki öncü temsilcilerindendir;

yapirehberi.net ve 1insaat.biz gibi sektörde bilinirliği olan, köklü bilgi bankası ve sektörel iletişim platformlarının kurucusudur.

İnşaat sektöründe hatırı sayılır bir üne sahip headhunter’dır. İnsan kaynakları alanında insana değer veren nadir IK şirketlerinden birinin kurucusu ve yöneticisidir.

Üniversitelerde, tecrübelerini de içeren değerli seminerler veren, 2014 Kasım itibarı ile Beykent Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü’nde Yapım Yönetim Dersleri vermeye başlayan bir eğitmendir.

Böyle çok yönlü biri işte Cem

Seyrettiği filmleri, okuduklarını, dinlediklerini, aklında kalanları, kısacası hayata dair notlarını paylaştığı bir de kişisel sayfası (https://cemkafadar.net/)  var ki şiddetle okumanızı öneririm. Buradan okuyabilirsiniz.

iletişim: cem@cemkafadar.com

 

 

 

 

babalar ve çocukları

babalar ve çocuklarının hayatlarındaki yerleri

Siz hiç bebeğinin gelişimini ay ay takip eden ve ebeveynleri nelerin beklediğini araştıran bir baba gördünüz mü? Yada kızının 2 yaş sendromu ile başa çıkmak için arkadaşlarından pedagog önerisi alan bir baba gördünüz mü? Peki, çocuğu ve gelişimi ile ilgili blog yazan bir babaya rastladınız mı?

Son yıllarda, bu algının değişmeye başladığını ve babaların durduğu yerin bir parça daha yakınlaştığını düşünüyorum. Gözlemlerimde, eşine ve ailesine gerçek bir saygı duyan, onları çok seven, daha bilinçli, daha ilgili babalar, doğdukları günden itibaren çocuklarının hayatlarına daha fazla dahil olmak için büyük çaba sarf ediyorlar. Bebeğin bezinin değişmesinde, gazının çıkarılmasında çekinmeden iş bölümü yapıyorlar. Parka götürüyorlar, kitap okuyorlar, baş başa vakit geçiriyorlar ve bundan çok büyük bir zevk alıyorlar.

Yazının başındaki sorulara benim vereceğim yanıt “evet” olur.

Anneler ile karşılaştırılınca, babalar ve çocukları ile ilgili daha az yazı, anı, blog ve araştırma olduğunu fark ettim. Ancak henüz sayıca az da olsa ilgili, bilinçli ve bilgili babalar var ve çocuklarının hayatlarında aktif rol olmak için çaba sarf ediyorlar.

Bu noktada annelere, en az babalar kadar iş düşüyor. Anneler, aile içinde babalarla çocuklarının sorumluluklarını paylaşmalı, onlara çocuk bakımında güvenmeyi öğrenmeli ve anne-çocuk ilişkisini aile etkileşimi olarak genişletmek için babalara yer açmalılar.

Ben de kendi imkanlarımın el verdiğince babalara buradan destek vermeyi planlıyorum. “Babalar ve çocukları” adlı bir yazı dizisi ile babalara çocukları ile ilgili duygularını, anılarını, öykülerini paylaşması için yer açıyorum.

Umarım bu öyküler başka babalara ve annelere ilham verir.

Sevgiler…

IMG_4337

 

çalışan annenin yemek kitabı

babadostu tarçınlı pancake

Hep annedostu, hep bebekdostu mu olacak? Bu sefer “baba” için girildi mutfağa. Bir iş seyahati için uzak diyarlara gidecek olan eşimle güzel bir kahvaltı edelim sonra da tatlıyla taçlandıralım dedim. 5 dakikalık tariflerden pancake bu gibi durumlarda hayat kurtarır.

İşte babadostu pancake…..

Malzemeler:

1 adet yumurta (bu sefer tamamı)

1/2 su bardağı süt (yine keçi sütü tercih ettim)

2 çorba kaşığı toz şeker

1 çorba kaşığı irmik

1 tutam tarçın

1 çay kaşığı karbonat

aldığı kadar un (organik tam tahıllı buğday unu tercih ettim)

Yapılışı:

Tüm malzemeleri karıştırıp boza veya birazcık daha yoğun bir karışım elde ediyoruz. Yağsız krep tavasına kaşık yardımıyla döküp göz göz oluncaya ve altı tavadan kolayca ayrılıncaya kadar pişirip diğer tarafını çevirip kısa bir süre daha pişiriyoruz.

Sonra da afiyetle yenmek üzere bal, marmelat veya çikolata ile süsleyerek babamıza servis ediyoruz.

Bal, dedemin arılarından nefis ÜSTÜN BAL….

Afiyet olsun….