kitaplık

insanın anlam arayışı

“İnsanın Anlam Arayışı”,  Avusturyalı psikiyatrist Viktor E. Frankl’ın kurucusu olduğu logoterapi’nin ilkelerini anlattığı bir kitap.

Siz, yukarıdaki cümleden, kitabın dili ağır bir teknik kitap olduğu sonucunu çıkarmadan önce şunu söylemeliyim; bu kitap 30’un üzerinde dile çevrilerek 15 milyondan fazla bir okuyucuya ulaşmış.

Kitabın ilk bölümünde, yazar İkinci Dünya Savaşı’nda esir düştüğü Auschwitz Kampı’nda yaşadıklarını akıcı bir dilde paylaşıyor. Bazı bölümler, okurken içinizi eziyor.

Viktor E. Frankl kitabı yazma sebebini şöyle açıklıyor: ” İstediğim tek şey somut bir örnek yoluyla okura, yaşamın her durumda, hatta en acınası durumlarda bile potansiyel bir anlam taşıdığını anlatabilmekti.”

“…. Yaşamında hiçbir anlam, amaç, hedef göremeyen ve bu nedenle sürdürmeyi anlamsız bulan kişinin vay haline…..”

Gelecek için bir hedef koymak ya da hayatınıza bir anlam yüklemek sizin elinizde. Hayatta yapılacak bir seçim her zaman vardır.

Umut varsa yaşamın anlamı da vardır.

Hayatın anlamı, belki çocuğunuzda, belki eşinizde, belki işinizde,belki müzikte, resimde belki de sporda. Belki de hala arıyorsunuz ?

Sizin hayatınızın anlamı nerede?

 

 

Bu fırsatı değerlendirip, bu kitabı bana hediye eden, onu tanımış olmayı bir ayrıcalık ve bir şans saydığım, çok değerli, çok entellektüel, çok hayat dolu, executive coach aynı zamanda cazkolik.com kurucusu  Tunçel Gülsoy’a çok teşekkür ediyorum.

anne bebek dostu

merhaba anne..

7 yıl sürdü balayımız. Gezdik, gördük, yedik, içtik, eğlendik, öğrendik, çalıştık, çalıştık, çalıştık…

Sonra birgün evrene hazır olduğumuzu fısıldadık. Çok geçmeden hayat bize en güzel süprizini yolladı.

9 ay, kimi zaman telaş, bazen endişe, çok çok heyecan ve bol bol mutlulukla geçti. Hayatımda beslenmediğim kadar iyi beslendim, her gün yürüyüşler yaptık, bol bol gezdik, dostlarla iyi vakit geçirdik ve yine yoğun yoğun çalıştım. 6.5 aylık hamileyken yurtdışı iş seyahatine gittim. Öncesinde de her hafta iş seyahatleri yaptım. “Allah kurtarsın” dendiğinde bozuluyordum.Hiç anlamadım neden öyle dendiğini. Hasta değildim ki. Hamileydim. Çok sağlıklı, huzurlu ve mutluydum. Hamileliğim çok güzel geçti, ben onu bir hastalık olarak görmedim, o da bana tüm güzelliklerini sundu. Herşeyden önce çok olumlu bir ruh halindeydim, ben izin vermedikten sonra kim keyfimi kaçırabilirdi. Daha az sinirlendim, daha az söylendim.

7 ay kaldı, 3 ay kaldı, 4 hafta kaldı derken geldi çattı 40. hafta. 40. hafta geldi ama oğlum gelmek için kendini pek hazır hissetmiyordu. Biz de ona ihtiyacı olan zamanı verdik. 40hafta+2gün, 40hafta+4 gün derken 40 hafta + 6.gün “tamam ben hazırım” dedi. Ama bekleyiş henüz bitmemişti, heyecan ise doruktaydı. 10 saat, 15 saat, 20 saat derken 28 saat süren kasılmaların (sancı demek istemiyorum, dayanılmaz ağrılar çağrıştırıyor. Süreç benim için gayet iyi geçti) ardından sezeryanla sonuçlanan doğum.

Ve.. Merhaba Anne……..

9O6A7125

Doğumhanede tanıştık hayatımın anlamı ile. Zaman durdu, hayat durdu ve yalnızca biz vardık. Aklım da durdu kalbim de sanki, kulağımda bir uğultu ve bir ağlama daha doğrusu “merhaba anne” diye çınlayan oğlumun sesi. Benim aklımdan geçen tek şey “sen gerçek misin? sen benim oğlum musun?” Hayat gerçekten mucizelerle doluydu ve en inanılmazı benim kollarımdaydı.

 

anne bebek dostu

merhaba hayat

9O6A7072Sıcacık sarılıp sarmalanmıştım, huzurlu ve güvenli bir yerdeydim. Beni rahatlatan uğultular vardı bir de annemin yumuşak sesi. Her gün benimle konuşuyordu, nereye gittiğimizi, neler yapacağımızı, neler yiyeceğimizi anlatıyordu. Doğduğumda birlikte neler yapacağımızdan bahsedip gülüyordu. Mutluydu. Günden güne büyüyordum. Her gün yeni bir yerimi keşfediyordum. Mutluydum.

Düzenli olarak doktor kontrolüne gidiyorduk. Annemle babam her seferinde çok heyecanlanıyorlardı beni görecekleri için ancak ben hep saklanıyordum. Büyük bir sürpriz planlıyordum.

“40” hafta göz açıp kapatıncaya kadar çabuk geçti. Annemle çok güzel beslendik, bol bol balık yedik, yogaya gittik, her gün sahilde uzun yürüyüşler yaptık, babam da bize katıldı. Annemle sık sık iş seyahatlerine gittik; bir hafta Viyana’daydık bir hafta Bodrum’da. Keyfim yerindeydi.

Annemin karnında huzurlu ve mutluydum, annem de halimizden memnundu.Ancak babam artık dünyaya gelmem gerektiği konusunda ısrarcıydı. Nihayet 41. haftanın sonunda artık dünyaya gelmeye hazır olduğumu anladım. Annemi önce hafifçe dürttüm “ben geliyorum”. Annem çok heyecanlandı, babam çok telaşlandı. Önce evde dakikalar sayıldı, annem “tamam” dedi. Güneş de huzurlu bir pazar gününe doğmuştu, sıra bendeydi. Sonra hastaneye gittik ancak bekleyiş devam etti, hazırlanmam uzun sürdü.

Pazartesi günü sabaha karşı, uzun ve heyecanlı bir yolculuğun ardından uğultular birden kesildi, çok ama çok ışık vardı, heyecanlandım çişim geldi, koyverdim gitti.

Sonra tanıdık bir ses duydum, yumuşacık sarıp sarmaladı beni. Anladım ki artık annemin kollarındaydım.

Merhaba hayat ben geldim.