anne bebek dostu, bebeğimi beklerken

6 adımda harika hamilelik

Hamileliğimin harika bir serüven olduğunu söylüyorum hep. Gerçekten her gününü çok özel ve çok güzel geçirdim. Çevremdeki insanlar, hiç sorun yaşamadığım için bu konuda şanslı olduğumu düşünüyor. Hamileliğim harika geçti derken hiç sorun yaşamadığımı söylemiyorum, tam aksine sorunlara rağmen keyif aldım diyorum.

Hamile olduğumun haberini aldığımda henüz Amsterdam tatilinden yeni dönmüş, her hava alanında olmayan x-ray cihazından geçmiştim. 2 aylık hamileyken gıda zehirlenmesi yaşadım, aynı gün iş seyahatine gittim, yine bir iş seyahatinde ellerimde his kaybıyla başlayan, hamileliklerin %25’inde görülen ve genelde 7. ayında başlayan karpal tünel sendromu ile 4 aylık hamileyken tanıştım. Her şeye rağmen hamileliğim her anından büyük keyif aldım.

Sizin de hamileliğinizde tıbbi bir risk yoksa, hamileliğinizin harika geçmemesi için bir neden yok.

mutlu bir hamilelik için benim önerilerim;

1- Güvenebileceğiniz bir kadın sağlığı ve doğum doktoru seçin

9 ay sık sık görüşeceğiniz ve her görüşmeyi iple çekeceğiniz biri ile iyi anlaşmanız önemli. Böyle bir doktor seçtikten sonra, ona sonuna kadar güvenmeli ve dediklerini sorgulamadan yapmalısınız. Doktorunuzu sorgulamaya başlarsanız, güveninizi kaybetmişsiniz demektir, değiştirseniz iyi edersiniz. Günün sonunda doktorunuza kendi sağlığınızı ve bebeğinizin sağlığını emanet ediyor olacaksınız.

2-Doktorunuzla birlikte doğum yöntemine erken dönemde karar verin

Eğer normal doğum yapmak istiyorsanız, yediklerinize, hareketinize daha çok özen göstermeli ve kilonuzu kontrol altında tutmalısınız. Hamile yogası ve pilatesi tavsiye ederim, çok faydasını göreceksiniz.

3-Bol bol hareket edin, yürüyüş yapın, yoga dersleri alın

Korkmayın olimpiyatlara hazırlanmıyoruz. Her gün yapacağınız yaklaşık 40dk orta tempo yürüyüş ve/veya hamile yogası, kaslarınızı güçlendirerek doğuma ve bebeğinizin gelişimine yardımcı olacaktır. Özellikle yoga, ilerleyen hamileliğinizle birlikte aldığınız kilolara bağlı olarak yaşanan ağrıları da azaltacaktır.Hamilelikte oksijen ihtiyacımız da artıyor, doğru nefes ile oksijen alımımızı arttırırız.Hatta yoga ile bulantıları azaltmak da mümkün diyor uzmanlar.

4-Arkadaşlarınıza zaman ayırın, dışarı çıkın, bolca gülümseyin

Doğumdan sonraki özellikle 40 günlük lohusa periyodu gerek hormonlar yüzünden, gerek uykusuzluk gerekse bebeğinizin size olan yoğun ihtiyacı sebebiyle biraz zor geçebilir. Bu dönem için bol bol kahkaha, neşe, huzur depolayın. Ayrıca hamilelik süresince bol neşe ve keyifli anlar bebeğinizin gelişimi ve hamileliğinizin iyi geçmesi için de önemli.

5- Her fırsatta uyuyun

Hamilelik süresince uykunuza aslında bir anlamda bebeğiniz karar veriyor. İlk haftalarda kafanızı masaya düşmüş uyurken bulabilirsiniz kendinizi, sonraki haftalarda birden enerji dolmanız mümkün, ilerleyen haftalarda tekrar bir uyku hali. Yine de elinizden geldiğince bol bol uyuyun, dinlenin çünkü doğumdan sonra uzunca bir süre ne kadar uyuyacağınıza siz karar veremiyorsunuz.

6- İnsanların size hastaymışsınız gibi davranmalarına aldırmayın

Hamileliğim süresince anlam veremediğim davranışlardan biri de insanların “Allah kurtarsın” tarzından söylemleri oldu. Hamilelik benim için kurtulunması gereken bir dönem olmaktan çok uzakta, çok keyifli bir süreç oldu. Yaşam tarzımda, günlük hayatımda bir değişiklik yapmadım, bir bebek beklediğimin bilincinde rutinlerime, iş ve özel hayatıma devam ettim. Hasta değildim, bir anne adayıydım.

Hormonlar, hamilelik süresince en büyük yardımcınız. Bazıları artıyor, bazırları azalıyor. Bedeniniz sizin ve bebeğiniz için en güzel koşulları hazırlıyor. Bu süreçte, bedeninizde ve ruhunuzda bir çok değişiklik yaşıyor olabilirsiniz. Evham yapacak, telaşlanacak, korkacak birşey yok. Değişiklikleri kontrol etmeye veya durdurmaya çalışmak bence yorucu ve yıpracı oluyor. Bırakın, bu süreci bedeniniz yönetsin, siz de keyfinize bakın….

Siz siz olun her konuda özellikle beslenme ve spor konularında mutlaka doktorunuza danışın. Hangi dönemde ne kadar egzersiz yapacağınız ve nasıl besleneceğiniz konusunda sizi en iyi doktorunuz yönlendirecektir.

Sevgiler,

annebebekdostu

 

anne bebek dostu, işin uzmanı

yeni bir hayata tanıklık etmek; doğum fotoğrafçılığı

Aylarca, belki de yıllarca beklenen bebek geliyor.Hazırlıklar tamam. Bu özel anın mimarı olan anne orada, doktoru ekibiyle yanı başında. Ve baba bu özel anın parçası ve tanığı olmak için yerini almış. Eyvah doğum fotoğrafçısı nerede? Kim ölümsüzleştirecek bu çok özel ve güzel, duygusal anları? Oh neyse ki o da giriyor doğumhaneye bonesini takmış olarak…

Bebeğiyle ilk buluşma anını kim sonsuza dek dondurmak ve saklamak istemez ki? O duygu yüklü anlarda bebeğinizin gözlerinin içine ilk kez bakmışken, o an, zaman dursun istersiniz.

Doğum fotoğrafçılığını son yıllarda sıkça duyar olduk. Nedir doğum fotoğrafçılığı? Doğum fotoğrafçısı kimdir? Kimler doğum fotoğrafçısı olabilir?
 
Doğum fotoğrafçılığı ile ilgili merak edilen herşeyi profesyonel bir fotoğrafçı olan, üstüne üstlük tatlı dilli ve güleryüzlü Şermin İnce ile tatlı tatlı konuştuk. Bu keyifli sohbetimizde gelin siz de bize katılın…
 

Doğum fotoğrafçılığını son yıllarda sıkça duyar olduk. Nedir doğum fotoğrafçılığı? Doğum fotoğrafcısı kimdir?

Doğum Fotoğrafçılığı için, doğuma giden süreçte tüm ailenin yaşadığı serüvenin fotoğraf karelerine aktarılmasını ve ölümsüzleştirilmesini sağlayan son yıllarda tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de oldukça rağbet gören yeni bir fotoğrafçılık dalı denilebilir.Doğum Fotoğrafçısı da tüm bu sürece dahil olan, ailenin yaşadığı bu  mucizevi anları fotoğraflayarak kalıcı hale gelmesini sağlayan, bu konuda eğitim almış  fotoğrafçı  diyebiliriz.

Kimler doğum fotoğrafçısı olabilir?

Doğum fotoğrafçısı olmak için öncelikle Fotoğrafçılık eğitimi almış olmak gerekli ama sadece fotoğrafçılık eğitimi almak yetmiyor tabiki, ayrıca doğum fotoğrafçılığı eğitimi almak da önemli. Doğum fotoğrafçısı olmak dayanıklılık gerektiren bir meslek.  Hem fiziksel hem de ruhsal olarak. Doğum süreci boyunca her daim aileye destek olmak, çoğu zaman annenin en yakınında olup ona moral vermek gece gerçekleşen doğumlarda uykusuz kalmak ama her zaman enerjik olmak gibi güzel ama bazen de zorlayan yanları da var.

Doğum fotoğrafçısı olmak isteyen kişiler hem bu süreçlere uyum sağlayabilmeli hem de profosyonel olarak kendi işini yönetebilmeli. Markasını oluşturup sosyal medyada aktif olmalı her daim  ailelerle iletişimi pozitif  olan ve gerçekten bu işi severek yapabilen biri olmalı.

Fotoğrafçılık bilgisi dışında doğum fotoğrafçılığı eğitiminin kapsamında neler var?

Fotoğrafçılık  eğitimi almış olmak dışında doğum fotoğrafçılığı eğitimi içinde hastanedeki kurallar, ameliyathane de nasıl davranmanız gerektiği gibi konularda da eğitim veriliyor.  Hastanenin hijyen kurallarına uymak ve ameliyathane de nasıl davranmanız gerektiğini bilmek çok önemli.  Teknik bilgiler dışında fotoğrafların photoshop ile işlenmesi, album hazırlamak ve aile ile iletişimden marka yönetiminize kadar bir çok bilgiyi alabileceğiniz bir eğitim.  En önemlisi ise bu eğitim sadece işin küçük bir parçası daha sonrasında sürekli sektörü ve yenilikleri takip etmeniz gerekiyor, eğitim hiç bitmeyen bir süreç çünkü her an yeni gelişmeler olabiliyor ve sizin değişen dünyaya her daim ayak uydurmanız gerekiyor.

Bu mesleğin etik kurallarını düzenleyen bir kuruluş yada meslek odası var mı? Yetkinlik konusunda sertifika veren bir kurum var mı?

Doğum Fotoğrafçılığını sertifikası eğitim aldığınız kurstan edinebiliyorsunuz ama özel olarak kuralları belirleyen bir kuruluş yok. Ameliyathane içi kurallar hastane yönetimi tarafından belirleniyor .

Peki sen nasıl tanıştın fotoğrafçılıkla ve doğum fotoğrafçılığı ile?

Benim fotoğrafa ilgim ortaokul yıllarında başladı diyebiliriz. İlk makinemi aldığım anlardan beri fotoğraf çekiyordum daha sonra bu konuda eğitim almaya karar verdim. Fotoğrafçılık eğitimi aldıktan sonra en yakın arkadaşım doğum yapacağı zaman benim de fotoğraflarını çekip çekemeyeceğimi sordu. İlk deneyimim doğumdan sonra hastane odasında arkadaşımın ve bebeğin fotoğraflarını çekmek üzerine oldu. Bu deneyimi tattığımda benim bu işi yapmam gerektiğini hissettim. Doğum fotoğrafçılığı eğitimi aldım. O  sıralarda yakın arkadaşımın ablası doğum yapacaktı ve yine benim fotoğraflarını çekmemi istediklerini ilettiler ilk normal doğum ve ameliyathane deneyimlerimi de bu sayede yaşamış oldum. Sonrasında ise sayısız doğumda o muciceye ortak olma fırsatını yakaladım.  O anlara tanıklık edebildiğim için de çok mutluyum.

Profesyonel olarak bu işi yapmak için gerçekten sevmek gerekiyor sanırım. Normal doğuma sen de anneyle beraber gidiyorsun, annenin hep yanındasın. Bu konuda sen ne düşünüyorsun?

Kesinlikle sevmek şart. Sevmeden yapılabilecek bir meslek değil ama bir bebeğin doğumuna şahit olup aşkla bu işe bağlanmamak da pek mümkün değil gibi.  Ben doğum sürecinden çok önce aile ile tanışıp görüşmeyi ve onların heyacanına ortak olmayı seviyorum. Hem bu sayede aileyi yakından tanıma imkanım da oluyor. Aile ile tanıştıktan sonra ise her zaman onlara destek olmaya çalışıyorum. Bu anlar bana  inanılmaz keyif veriyor. Doğum gerçekten bir mucize ve ben de o mucizeye tanıklık ederken aile ile mutluluktan ağladığım bile oluyor.

Bu meslekte seni en çok zorlayan şey nedir?

Mesleki olarak zorlanmaktan çok ülkemizde yaygınlaşsa da hala bu mesleğe biraz uzak bakan aile büyükleri çekim yapmamı istemeyebiliyorlar. Onları da bebeğe asla bir zarar gelmeyeceği yönünde ikna etmek gerekebiliyor.

Doktorların ve hastane yönetimlerinin bu ise bakışları nasıl oluyor?

Çoğu hastane son yıllarda sadece belirli fotoğrafçılarla anlaşma ya da kendileri ile çalışan ve başka hastane ile çalışmayan fotoğrafçı seçimine başladı. Bu doğum fotoğrafçıları olarak bizi ve aileyi zor duruma sokan bir durum  yaratıyor. Aile kendi istediği fotoğrafçı ile çalışmak konusunda özgür.  Onların bu en özel anlarında tanımadıkları veya tarzını yakın bulmadıkları fotoğrafçılarla çalışmaya zorlamak yerine seçimlerine saygı duymalarını bekliyoruz.

Doğum çekimlerin bebek açısından bir sakıncası var mı?

Doğum çekimlerinde doğal ışık kullandığı sürece ve hijyen kurallarına uyulduğu sürece bebeğe hiç bir sakınca yok. Benim için öncelik bebeğin ve ailenin sağlığında her zaman. Doktorlar her hangi bir sağlık sorunu olduğunu söylemediği sürece bebeği yormadan genellikle o uyurken ailesi ile fotoğraflarını çekmek ise mutluluk verici.

Doğum fotoğrafçılığının en sevdiğin yanı nedir?

Bu işin en sevdiğim yanı, o heyacanın tam merkezinde olup en yakından tüm sürece eşlik ediyor olmak. Her doğumda aile birlikte heyecanlanıyorum, bebek doğduğu anda ağlayan babaları görünce benim de mutluluktan gözlerim dolabiliyor. İnanılmaz keyifli bir süreç.

Eminim stresli, mutlu, heyecanlı anların yanında komik olaylar da yaşıyorsundur. Hatırladığın komik bir anın var mı?

Yakın zamanda yaşadığım aklıma gelen ilk olay bebeğin baba ile ilk karşılaşma anında bebek henüz giydirilmemişken babanın üzerine çişini yapmasıydı.  Baba ile tüm aile oldukça şaşırmış ve gülmüştü.  Doğum süresince yaşananlar ömür boyu anlatılacak güzel hikayelerden oluşan bir çok anı bırakıyor belleğimizde. 

Benim de tüm bu güzel hikayelerin içinde o anları yaşıyor olmam mesleğimin en güzel yanlarından biri.

Son olarak ne söylemek istersin?

Bu güzel mesleği tanıtabilme imkanı yarattığın için sana  çok teşekkür ediyorum. Ropörtajına katılmak çok keyif vericiydi. Blogunu da büyük bir keyif ile takip ediyorum. Ben de bu sayede bilmediğim bir çok şeyi öğrenme fırsatı yakalamış oluyorum. Takipte kalmaya devam edeceğim.

Yoğun temposunda, bu çok keyifli röportaja zaman ayırdığı için, tatlı dili ve yüksek enerjisi ile sizin enerjinizi de yükselten Şermin İnce’ye çok teşekkür ederim. Şermin İnce hakkında daha detaylı bilgi almak veya portfolyosuna göz atmak isterseniz serminince.com web sitesine buradan erişebilirsiniz.

Sevgiler,

annebebekdostu

kitaplık

insanın anlam arayışı

“İnsanın Anlam Arayışı”,  Avusturyalı psikiyatrist Viktor E. Frankl’ın kurucusu olduğu logoterapi’nin ilkelerini anlattığı bir kitap.

Siz, yukarıdaki cümleden, kitabın dili ağır bir teknik kitap olduğu sonucunu çıkarmadan önce şunu söylemeliyim; bu kitap 30’un üzerinde dile çevrilerek 15 milyondan fazla bir okuyucuya ulaşmış.

Kitabın ilk bölümünde, yazar İkinci Dünya Savaşı’nda esir düştüğü Auschwitz Kampı’nda yaşadıklarını akıcı bir dilde paylaşıyor. Bazı bölümler, okurken içinizi eziyor.

Viktor E. Frankl kitabı yazma sebebini şöyle açıklıyor: ” İstediğim tek şey somut bir örnek yoluyla okura, yaşamın her durumda, hatta en acınası durumlarda bile potansiyel bir anlam taşıdığını anlatabilmekti.”

“…. Yaşamında hiçbir anlam, amaç, hedef göremeyen ve bu nedenle sürdürmeyi anlamsız bulan kişinin vay haline…..”

Gelecek için bir hedef koymak ya da hayatınıza bir anlam yüklemek sizin elinizde. Hayatta yapılacak bir seçim her zaman vardır.

Umut varsa yaşamın anlamı da vardır.

Hayatın anlamı, belki çocuğunuzda, belki eşinizde, belki işinizde,belki müzikte, resimde belki de sporda. Belki de hala arıyorsunuz ?

Sizin hayatınızın anlamı nerede?

 

 

Bu fırsatı değerlendirip, bu kitabı bana hediye eden, onu tanımış olmayı bir ayrıcalık ve bir şans saydığım, çok değerli, çok entellektüel, çok hayat dolu, executive coach aynı zamanda cazkolik.com kurucusu  Tunçel Gülsoy’a çok teşekkür ediyorum.

anne bebek dostu

merhaba anne..

7 yıl sürdü balayımız. Gezdik, gördük, yedik, içtik, eğlendik, öğrendik, çalıştık, çalıştık, çalıştık…

Sonra birgün evrene hazır olduğumuzu fısıldadık. Çok geçmeden hayat bize en güzel süprizini yolladı.

9 ay, kimi zaman telaş, bazen endişe, çok çok heyecan ve bol bol mutlulukla geçti. Hayatımda beslenmediğim kadar iyi beslendim, her gün yürüyüşler yaptık, bol bol gezdik, dostlarla iyi vakit geçirdik ve yine yoğun yoğun çalıştım. 6.5 aylık hamileyken yurtdışı iş seyahatine gittim. Öncesinde de her hafta iş seyahatleri yaptım. “Allah kurtarsın” dendiğinde bozuluyordum.Hiç anlamadım neden öyle dendiğini. Hasta değildim ki. Hamileydim. Çok sağlıklı, huzurlu ve mutluydum. Hamileliğim çok güzel geçti, ben onu bir hastalık olarak görmedim, o da bana tüm güzelliklerini sundu. Herşeyden önce çok olumlu bir ruh halindeydim, ben izin vermedikten sonra kim keyfimi kaçırabilirdi. Daha az sinirlendim, daha az söylendim.

7 ay kaldı, 3 ay kaldı, 4 hafta kaldı derken geldi çattı 40. hafta. 40. hafta geldi ama oğlum gelmek için kendini pek hazır hissetmiyordu. Biz de ona ihtiyacı olan zamanı verdik. 40hafta+2gün, 40hafta+4 gün derken 40 hafta + 6.gün “tamam ben hazırım” dedi. Ama bekleyiş henüz bitmemişti, heyecan ise doruktaydı. 10 saat, 15 saat, 20 saat derken 28 saat süren kasılmaların (sancı demek istemiyorum, dayanılmaz ağrılar çağrıştırıyor. Süreç benim için gayet iyi geçti) ardından sezeryanla sonuçlanan doğum.

Ve.. Merhaba Anne……..

9O6A7125

Doğumhanede tanıştık hayatımın anlamı ile. Zaman durdu, hayat durdu ve yalnızca biz vardık. Aklım da durdu kalbim de sanki, kulağımda bir uğultu ve bir ağlama daha doğrusu “merhaba anne” diye çınlayan oğlumun sesi. Benim aklımdan geçen tek şey “sen gerçek misin? sen benim oğlum musun?” Hayat gerçekten mucizelerle doluydu ve en inanılmazı benim kollarımdaydı.

 

anne bebek dostu

merhaba hayat

9O6A7072Sıcacık sarılıp sarmalanmıştım, huzurlu ve güvenli bir yerdeydim. Beni rahatlatan uğultular vardı bir de annemin yumuşak sesi. Her gün benimle konuşuyordu, nereye gittiğimizi, neler yapacağımızı, neler yiyeceğimizi anlatıyordu. Doğduğumda birlikte neler yapacağımızdan bahsedip gülüyordu. Mutluydu. Günden güne büyüyordum. Her gün yeni bir yerimi keşfediyordum. Mutluydum.

Düzenli olarak doktor kontrolüne gidiyorduk. Annemle babam her seferinde çok heyecanlanıyorlardı beni görecekleri için ancak ben hep saklanıyordum. Büyük bir sürpriz planlıyordum.

“40” hafta göz açıp kapatıncaya kadar çabuk geçti. Annemle çok güzel beslendik, bol bol balık yedik, yogaya gittik, her gün sahilde uzun yürüyüşler yaptık, babam da bize katıldı. Annemle sık sık iş seyahatlerine gittik; bir hafta Viyana’daydık bir hafta Bodrum’da. Keyfim yerindeydi.

Annemin karnında huzurlu ve mutluydum, annem de halimizden memnundu.Ancak babam artık dünyaya gelmem gerektiği konusunda ısrarcıydı. Nihayet 41. haftanın sonunda artık dünyaya gelmeye hazır olduğumu anladım. Annemi önce hafifçe dürttüm “ben geliyorum”. Annem çok heyecanlandı, babam çok telaşlandı. Önce evde dakikalar sayıldı, annem “tamam” dedi. Güneş de huzurlu bir pazar gününe doğmuştu, sıra bendeydi. Sonra hastaneye gittik ancak bekleyiş devam etti, hazırlanmam uzun sürdü.

Pazartesi günü sabaha karşı, uzun ve heyecanlı bir yolculuğun ardından uğultular birden kesildi, çok ama çok ışık vardı, heyecanlandım çişim geldi, koyverdim gitti.

Sonra tanıdık bir ses duydum, yumuşacık sarıp sarmaladı beni. Anladım ki artık annemin kollarındaydım.

Merhaba hayat ben geldim.